Avustralya Açık'ta Sona Doğru / Heyecan, hayal kırıklığı, merak...
Kaynak Görsel: Avustralya Açık İnternet Sitesi |
Turnuvada ilk hafta heyecanı
Pandemide olmasaydık sezonun bu
ilk majör turnuvasının ilk hafta sonuçlarını farklı değerlendirirdim. Ancak
normal zamanlardan geçmiyoruz ve tenis de uluslararası bir spor olduğu için pandemiden
en çok etkilenen branşlardan biri. Majörlerde
oynamak ve ikinci haftaya kalabilmek her oyuncu için başlı başına önemli bir
olay. Turnuvaya katılan tüm oyuncuların sıkı karantina önlemleri içinde
kaldıklarını ve bunların arasından 72 oyuncunun iki hafta odalarından hiç çıkmadan
karantinada kaldığını da hatırlayalım. Bu oyuncuların birçoğu ilk ve ikinci tur
maçlarında elendi, bazıları sakatlık yaşadı. O yüzden bu turnuvada benim için
hiçbir mağlubiyet sürpriz değil, bu yüzden kaybedenlerden daha çok kazananlara
odaklanmayı tercih ediyorum.
Her Grand Slam’de kuralar ve
özellikle ilk beş oyuncunun final yolları büyük heyecan yaratır; kim kiminle
oynayacak?, şampiyonluk şansı var mı?, bu iki haftalık maratonda ne gibi
sürprizler olabilir? diye konuşulur. Ancak gelin görün ki ilk haftanın bitimiyle
elinizdeki listeye bakarsanız (özellikle kadınlar tarafında daha fazla sürpriz
olur çünkü rekabet çok daha çetin) neredeyse favori isimlerin birçoğunu artık
göremezsiniz. Bu sene de çok farklı olmadı. Geçen senenin şampiyonu Sofia Kenin
(4), Bianca Andreescu (8), Karolina Pliskova (6), Elina Svitolina (5), Petra
Kvitova (9), Belinda Bencic (11), Aryna Sabalenka (7), Garbine Muguruza (14), Anjelique Kerber, Maria Sakkari, Ons Jabeur,
Victoria Azarenka (12), Johanna Konta (13), Coco Gauff, Venus Williams ilk
hafta elenen isimlerden bazılarıydı.
Erkekler tarafı da farklı değil.
Turnuvanın ve 1 ve 2 numaraları Novak Djokovic ve Rafael Nadal hafif
sakatlıklarla boğuşuyorlar, bu yüzden final yolunda bir kazaya uğrarlar mı? bu en
büyük soru işareti. Geçen senenin finalisti Dominic Thiem (3), Diego
Schwartzman (8), eski başarılarına dönmeye çalışan Stan Wawrinka, Roberto
Bautista Agut (12), Fabio Fognini (16), Matteo Berretttini (9), Milos Raonic
(14), Borna Coric, Gael Monfils (10), Kei Nishikori, Jannik Sinner, Marin
Cilic, Denis Shapovalov (11) , Alex De Minaur ikinci haftaya kalamayan
isimlerden.
Görsel Kaynağı: Avustralya Açık |
İzlediğim performanslara göre değerlendirirsem bana göre kadınlarda final için iki isim öne çıkıyor: Ashleigh Barty (1) ve Naomi Osaka (3). Şampiyonluk için ise Naomi Osaka biraz daha ağır basıyor.
Erkekler tarafında final için
isimleri belirlerken Büyük 3’lü gerçeğini hatırlatmak istiyorum. 2006- 2020
tarihleri arasında oynanan dört büyük majörde (Avustralya Açık, Fransa Açık,
Wimbledon ve Amerika Açık) Büyük 3’lü toplamdaki 59 kupanın 50’sini almış. Araya
girebilen isimler Andy Murray (3), Stan Wawrinka (3), Juan Martin Del Potro
(1), Marin Cilic (1) ve Dominic Thiem (1).
Bu turnuva özelinde örneklersek, 2006-2020
yılları arasında bu turnuvayı Roger Federer ve Novak Djokovic toplamda 13 kez
kazandılar. Araya birer kez 2009’da Rafael Nadal ve 2014’de Stan Wawrinka girdi.
Dolayısıyla bir turnuvaya Büyük 3’lüden katılım olduğunda bu isimlerden ikisinin
finalde karşılaşmaları doğal ve beklenen bir durumdur, aksi hali sürpriz olur. Bu
yıl Roger Federer diz ameliyatı sonrası oyununda beklediği gelişmeyi görmediği
ve karantina şartlarına ailesini getirmek istemediği için turnuvaya katılmadı.
Rafael Nadal sırtındaki hafif bir sakatlık sebebiyle en iyi formunda değil, özellikle
servis performansı bu durumdan etkilenebiliyor. Novak Djokovic ise Taylor Fritz
ile yaptığı 3.tur maçında karın kaslarından bir sakatlık yaşadı ve durumunun
detayları henüz bilinmiyor. Hal böyleyken şampiyonluk için yeni nesil
oyunculardan Daniil Medvedev’in belki bir şansı olabilir. Kim bilir belki de bu
sefer, o seferdir!
Turnuvada ikinci haftaya kalınca
işlerin rengi biraz daha değişiyor çünkü bu son 16 oyuncu ve sonrasında çeyrek
finaller demek. Bu da maçların mental ve fiziksel ağırlıklarının daha da
artması anlamına geliyor. Grand Slamlerde erkekler için beş setlik maç yapma
tecrübesi çok çok önemli. Kadınlar için iki seti alan oyuncunun maçı kazanıyor
oluşu oyuncuya hata yapma lüksünü tanımıyor çünkü geri dönmek için çoğu zaman
yeterli zaman kalmıyor. Bu şartlar hem odaklanma, hem mental yoğunluk hem de
fiziksel olarak oyuncuları önemli testlere tabi tutuyor. Buna iyi bir örnek
olarak geçen senenin şampiyonu Sofia Kenin’i verebilirim. Kenin, Kaia Kanepi’ye
kaybettiği ikinci tur maçının ardından katıldığı basın toplantısında aslında
sinirlerine/ duygularına hakim olamadığını, üzerindeki kazanma baskısı yüzünden
eline geçen fırsatları değerlendiremediğini söyledi ve gözyaşlarına boğuldu.
Turnuvada ilk hafta belli sayıda
seyirciyle maçlar yapıldı ancak Victoria hükümeti 13 Şubat itibarıyla beş
günlük bir karantina kararı verdiği için maçlar da seyircisiz devam ediyor.
Seyirci yokluğu oyuncuların motivasyonlarını muhakkak etkiliyor ancak oyuncular
bu duruma geçen seneden alışkınlar. Karantina devam edecek mi henüz belli
değil, en azından final maçlarında seyirci olmasını umuyorum.
Çeyrek Final maçları Salı ve Çarşamba günü oynanıp tamamlanacak. Bu bülten, çeyrek final maçları tamamlanmadan yayınlanacağı için sizlerle biten maçların sonuçlarını değil sadece eşleşmeleri paylaşıyorum sadece bir istisna yaparak. O istisna da 27 yaşındaki Rus Aslan Karatsev. Her Grand Slam’de muhakkak yeni bir yıldız çıkar ve bu turnuvanın şüphesiz en büyük hikayesi de Karatsev’e ait. Kariyerinde elemelerden gelip ilk defa bir Grand Slam’de ana tablo gören 114 numara Aslan Karatsev, 3. Turda Diego Schwartzman, 4. Turda Felix-Auger Aliassime ve çeyrek finalde turnuvanın eski yarı finalistlerinden Grigor Dimitrov’u (sırtında hafif bir sakatlığı vardı) geçti ve açık dönemde ilk Grand Slam’inde yarı finale çıkmayı başaran ilk erkek raket oldu. Ayrıca 2005’de Marat Safin’den bu yana Avustralya Açık’ta yarı finale kalan ilk Rus erkek raket oldu ve haftaya açıklanacak Atp sıralamasında da ilk 50’ye girmeyi garantiledi.
Çeyrek Final Eşleşmeleri Tek
Kadınlar :
- Ashleigh Barty – Karolina Muchova
- · Naomi Osaka – Su-Wei Hsieh
- · Simona Halep – Serena Williams
- · Jennifer Brady – Jessica Pegula
Çeyrek Final Eşleşmeleri Tek
Erkekler:
- · Novak Djokovic – Alex Zverev
- · Rafael Nadal – Stefanos Tsitsipas
- · Daniil Medvedev – Andrey Rublev
- · Grigor Dimitrov - Aslan Karatsev
Dominic Thiem (3) - Nick
Kyrgios 3.tur maçı
Bu karşılaşmayı özellikle seçtim;
kişilik olarak birbirine taban tabana zıt, çok yetenekli ve hemen hemen aynı
yaşlardaki bu iki oyuncuyu bu maç özelinde anlatmak istiyorum.
Dominic Thiem turnuvanın üç
numaralı seri başı, Avusturyalı, 27 yaşında, tenis camiasının en zarif, en
centilmen oyuncularından biri. Kariyerinin başında topraktaki başarıları
sebebiyle kendisine “Toprağın Prensi” denilen, toplamda biri Grand Slam (GS) olmak
üzere 17 şampiyonluğu bulunan (10 toprak kort, 6 sert kort, 1 çim) tek el
backhandiyle oyunu zevkli, elit, disiplinli, çalışkan bir oyuncu. 2020’de
kazandığı Amerika Açık dışında, kaybettiği üç tane de GS finali var. Bunlardan
ikisi Rafael Nadal’a Roland Garros’da, diğeri de geçen sene burada Novak Djokovic’e
karşı.
Nick Kyrgios, 25 yaşında,
Avustralyalı, Atp sıralamasında 47 numarada, hepsi sert zeminde olan toplamda
altı kupası var. Bana göre teniste görüp görebileceğiniz en yetenekli, en zeki
oyunculardan biri. Ancak kendi açıklamalarına göre tenisi sevmiyor, 14 yaşında
ailesinin isteğine göre basketbol ve tenis arasında bir tercih yapan ve bu tercihten
sonrasında pişman olan bir oyuncu. Bence bu durum onu sürekli bir karmaşa ve
kaos içinde tutuyor ve kariyerinde başarabileceklerinin önünü kesen de büyük
ölçüde bu durum. Oyuncularla ya da hakemlerle polemiklere çokça giren ve onlara
karşı agresif hatta saygısızca olarak tanımlanabilecek birçok davranışı ve
açıklaması var. Onun maçlarında kortta her an bir olay patlak verebilir. Uzun
süredir bir koçla çalışmıyor, antrenman disiplini ciddi eleştiri alıyor. Geçen
sene Şubat ayında oynadığı Acapulco’dan beri maç yapmadı, pandemide ülkesinden
çıkmadı.
Şimdi gelelim bu ikilinin maçına.
Dominic Thiem geçen sene bu turnuvada final oynamış ve buraya da Amerika Açık’ı
kazanarak gelmiş bir oyuncu olduğu için maçın favorisi olması beklenen bir
durumdu. Performansı daha çok merak edilen ise bir yıldır hiç maç oynamamış
Nick Kyrgios’tu. İkinci tur maçında Fransız Ugo Humbert ile beş setlik bir maç
oynayıp tabiri caizse Humbert’in elinden -seyircinin de büyük desteğiyle- maçı
çekip alan Kyrgios acaba Thiem karşısında nasıl oynacaktı? Hepimizin aklındaki
soru buydu.
Daha birinci oyunda kortta Nick Kyrgios
lehine büyük bir alkış, çığlık, tezahürat vardı ve Dominic Thiem bana göre
ortamın şokuyla ilk oyunu kaybedince Nick Kyrgios kendi servislerine iyi
tutundu ve ilk seti 6-4 ile hanesine yazdırdı. Kaliteli, keyifli, izlemesi
zevkli, heyecanı yüksek, her an ya bir tweener ya bir kol altı servis ya da yan
çizgiye paralel bir tek el backhand beklediğiniz, oyuncuların yetenekleri ve
kapasitesi sebebiyle beklentinin çok yüksek olduğu aslında 3.tura değil de daha
çok çeyrek finale yakışan bir maçtı. Nick Kyrgios’un maçlarında seyirciyle
konuşması, hakemle tartışması, raket fırlatması, raket kırması alışılmadık
şeyler değildir, bu maçta da vardı bunlardan. Kyrgios, neredeyse 1.setin
kopyası olan 2.seti de 6-4 ile aldığında seyirci coşup çıldırdı desek abartmış
olmayız, korttaki atmosfer inanılmazdı. Thiem için artık tehlike çanları
çalıyordu ve Kyrgios’un oyununa karşı bir çare bulmalıydı. Maçta zaman
ilerledikçe kondisyonun önemi de artmaya başladı. Dominic Thiem’in ilk servis
yüzdesi (%46 - % 75 ) ciddi anlamda artmaya başlayınca Thiem 3.sette 3-0’ı
yakaladı ve ardından seti 6-3 ile alarak derin bir nefes aldı ancak maç hala
tehlikedeydi. Kyrgios, kendi seyircisi önünde John Cain Arena’da Thiem ile başa
baş giden 4.sette riskli bir tweener denedi, bu vuruş servisini kaybetmesine
neden oldu. Ardından aldığı puan cezasıyla Thiem servisini korudu ve final
setine gidildi.
Görsel Kaynağı: Avustralya Açık |
Final setleri hem fiziksel hem
mental gücün çok daha önem kazandığı setler oluyor. Dominic Thiem iki set
geriden gelip artık maça ortak olduğunda yüzünde ve vücut dilinde güven ve
sakinlik vardı. Rallileri istediği gibi yönlendirdi, final setinde işleri
yoluna koydu ve 3 saat 21 dakika sonunda Nick Kyrgios’u 4-6, 4-6, 6-3, 6-4, 6-4
ile geçti. Yakın bir maç oldu, kritik anlardaki vuruş tercihleri ve ele geThiem
57 winner/ 28 basit hata ve toplamda 147 puan alırken; Kyrgios 52 winner / 47
basit hata ve 138 puanla maçı tamamladı.
Thiem maç sonu yapılan kort
röportajında Amerika Açık finalinde setlerde 2-0 geriden gelip maçı kazanması
hatırlatılınca “artık hiçbir şeyin imkansız olmadığını” düşündüğünü söyledi. Geçen sene kendi deyimiyle kariyerinin en
büyük hayaline Amerika Açık’ta ulaşan Thiem, kariyerinin bundan sonrasında
maçları daha az baskıyla, daha özgür ve rahat oynayacağını ifade etmişti.
Gerçekten de dediğini yaptı, seyircinin çok yoğun şekilde rakibini desteklediği
ve iki set geride olduğu bir maçta stresle çok daha iyi başa çıkarak maçta
gerekli taktiksel değişikliği yapabildi, odağını bozmadan bu önemli ve zor
problemi çözdü.
Nick Kyrgios ise bu
performansıyla son bir yılda evde oturan bir oyuncu olarak (genel olarak kort
içi tavırlarını sevmesem de) çok büyük bir yetenek olduğunu bir kez daha gösterdi.
Portre:
Kadınlar Dünya 1 numarası Ashleigh
Barty
Kadınlarda dünyanın 1 numarası 24
yaşındaki Avustralyalı Ashleigh Barty tenis izleyicisinin çok sevdiği bir oyuncu.
Ashleigh(Ash) Barty sadece çok yetenekli oluşu ve kort içi pozitif tavırları
dolayısıyla değil, aynı zamanda ayakları yere sağlam basan, mütevazı ve arkadaş
canlısı olmasıyla da sevilen bir oyuncu.
Ash Barty, pandeminin
başlamasıyla birlikte 2020’de hiçbir turnuvaya katılmadı ve son bir seneyi
ailesi, arkadaşları ve köpekleriyle geçirdi. Bu sürede golf oynamaya başladı,
profesyonel turnuvalara katılıp dereceye girdi. Bu durum ben dahil çoğu kişiyi şaşırtmadı
çünkü Ash Barty tabiri caizse spor yapmak için yaratılmış özel yetenekli
oyunculardan biri. Çocukluğunda keşfedilen mükemmel el-göz koordinasyonu ve
odaklanma konusunda üstün becerileri onu hangi spor dalında olursa olsun
rakipleri arasında öne çıkaran önemli özelliklerinden.
Ash Barty, bu yıl Avustralya Açık öncesi
takvime eklenen “Melbourne Summer Series” içinde yer alan Wta 500 turnuvası
Yarra Valley Classic ile kortlara döndü ve finalde Garbine Muguruza’yı yenerek
şampiyon oldu.
Dünya 1 numarası Ash Barty, her
daim mütevazı, ayakları yere basan,
ailesine/arkadaşlarına/köpeklerine düşkün, turun en sevilen, en istikrarlı
oyuncuların biri ve verdiği demeçlerle bunu çok iyi yansıtıyor. Tenise olan
bakış açısı, hedefleri ve takımıyla ilgili açıklaması şöyle: “Her zaman kendimi
hem insan hem oyuncu olarak daha iyi olmaya zorluyorum. Yapabileceğimin en
iyisine ulaşmak konusunda içimde büyük bir istek var. İlgi ve şöhreti kabul
edip, hayatıma devam etmeyi öğrendim. İşimi en doğru tavırla yapmaya
çalışıyorum, herkesi memnun etmenin imkânsız olduğunu da biliyorum. İnandığınız
şeye güvenmelisiniz. Ben takımıma inanıyorum, etrafımda muhteşem insanlar var
ve her gün birlikte olmaktan mutluyuz ve her gün elimizden gelenin en iyisini
yapmaya çalışıyoruz.”
Oyununa biraz bakacak olursak; 1,66’lık
boyuna rağmen servisleri oldukça etkili olan Ash, pek çok vuruşu ustalıkla
yapabilen, etkili açılar bulabilen, kort geometrisinden anlayan, sağlam backhand
ve forehandleri olan, slice ve drop shotları çok iyi kullanan, sorun çözme
becerisi, oyun zekâsı, mental dayanıklılığı ve kort içi pozitif tavırlarıyla
komple bir oyuncu. Şu ana kadar Avustralya Açık’taki performansıyla sanki
tenise hiç ara vermemiş gibi maçlar çıkaran Ash Barty bu turnuvanın da
şampiyonluk için en önemli adaylarından biri. Barty, çeyrek finalde varyasyonlu
oyunuyla kaliteli ve tehlikeli bir oyuncu olan Çek Karolina Muchova ile karşılaşacak.
Ash Barty kadınlar tenisinin
zirvesine nasıl çıktı? derseniz cevabı aslında tenisi bırakmasıyla başlıyor!
Nasıl mı? Gelin en başa gidelim.
1976 yılında efsane tenisçi
Evonne Goolagong Cawley’den sonra dünya 1 numarası olmayı başaran ikinci
Avustralyalı kadın olan Ash Barty, Avustralya yerlisi (Ngarigo kabilesi) bir
baba ve İngiliz göçmeni bir ailenin üç çocuğundan biri olarak 24 Nisan 1996’da
Ipswich, Queensland’de doğdu.
Görsel Kaynağı: Avustralya Açık |
Ash, tenise evlerinin garajında
bulduğu squash raketiyle oynayarak başlar. Dört yaşındayken babası Robert Barty,
onu West Brisbane Tenis Merkezine götürür. Daha sonra uzun yıllar koçu olacak
olan Jim Joyce, babasına sekiz yaşından önce akademiye öğrenci kabul
etmediklerini söyler ancak küçük Ashleigh’nin ona atılan her topa vurabilmesi
üzerine aileye “haftaya gelin” diyerek tenis yolculuğunu başlatmış olur.
Ash’i 15 yaşına kadar çalıştıran,
onun kort kişiliğini büyük ölçüde inşa eden, minyon yapısı sebebiyle oyununa
varyasyon ve yaratıcılık katmayı öğreten Jim Joyce’un dört kriteri vardır; iyi
bir insan olmak, yaptığın işten keyif almak, hem kendine hem karşındakine
saygıyla davranmak ve iyi tenis oynamak.
Ash dokuz yaşındayken, 15
yaşındaki çocuklarla oynayıp, onları yenmeye başlamıştır. 2010 yılında 14
yaşında Ipswich’deki bir ITF turnuvasıyla profesyonel olur. Ash sadece teklerde
değil çiftlerde de başarılı bir oyuncudur. Bu dönemde koçu Jason
Stoltenberg’dir, Junior kariyeri çoğunlukla Avrupa’daki turnuvalarda oynayarak
geçer. 2011’de 15 yaşında iken Wimbledon’da Junior şampiyonu olur. 2013 yılında
WTA’de Casey Dellacqua ile üç Grand Slam finaline çıkarlar. Avrupa turunun çok
uzun sürmesi ve bu süre boyunca ailesinden uzak kalması, yıldızı parladıkça
artan medya ilgisi ve bunun getirdiği baskı, Melbourne’a taşınması gibi
etkenler Ash’in depresyona girmesine sebep olur. Bir müddet bu duygularla başa
çıkmaya çalışır ama başaramaz, mutsuzdur.
2014 Amerika Açık sonrası tenise
ara verdiğini açıklar. Potansiyeli yüksek, geleceği parlak ve kariyerinde
yükselişe geçmesi beklenen 18 yaşındaki genç bir oyuncunun tenise ara vermesi
şaşkınlıkla karşılanır ancak ailesi onu anlayacaktır. 17 yaşında bir yılın sadece
27 gününü evinde geçiren Ash, turnuvalarda ailesini özlemiş, ağlayarak evini
aramış, kendini yalnız hissetmiştir. Baba Robert Barty, “Ash’in zorlandığını
biliyorduk ama spot ışıklarından ve ilgiden bu derece rahatsız olduğunu fark
etmemiştik. Her zaman kızımızın yanında olduk, onun mutluluğu her şeyden
önemli.” diye anlatır o dönemi. Kendisi için bir idol ve mentor olan Goolagong’dan
destek görmesi içini rahatlatır. Bu sürede kendi deyimiyle “normal” bir hayat
yaşar, tenis dışında başka şeylerle ilgilenir, aile ve arkadaşlarına zaman
ayırır, profesyonel düzeyde kriket oynar hatta takımdaki en skorer oyuncu olur
ve 18 ay sonra 2016 yılının Şubat ayında yeni koçu Craig Tyzzer ile tenise geri
döner.
İlk iki ay ritim bulmak için
sadece çiftlerde oynar. Mayıs ayında teklere dönüşünü ITF’in 50Bin$ turnuvasıyla
yapar, sonraki haftada WTA turuna geçer. Sezonu Taipei Challenger’a katılarak
bitirir.
2017 yılına teklerde ve çiftlerde ilk 250’nin
dışında başlar ancak sonrasında ciddi bir ivme yakalar. Kuala Lumpur’da ilk WTA
kupasını kazanması onu ilk 100’e taşır. Eylül ayında Premier 5 turnuvası olan
Wuhan’da ilk 10’daki üç oyuncuyu yenerek (Konta, Pliskova, Ostapenko) finale
çıkar ancak Fransız Caroline Garcia’ya kaybeder. Bu final onu WTA Elite
Trophy’e taşır, sezonu 17. sırada bitirir. Çiftlerde de durum iyiye
gitmektedir, Dellacqua ile Fransa Açık finaline kalarak Grand Slamlerin
dördünde de final gören ilk Avustralyalı takım olurlar.
2018’de teklerde iki kupası,
çiftlerde dört kupası vardır ve bunlardan biri Coco Wandeweghe ile çiftlerde kazandıkları
Amerika Açık şampiyonluğudur.
2019 yılında Ash Barty’nin önemli
bir hayali gerçek olur, önce Indian Wells’te final oynar akabinde Miami Açık’ı
kazanarak ilk 10’a girer. Aslında favori zemini olmayan ve “nasıl oynamam
gerektiğini çözmeye çalışıyorum” diye anlattığı 2019 Roland Garros’da toplamda
sadece iki set kaybeden Ash Barty, finalde genç Çek raket Marketa
Vondrousova’yı harika bir oyunla iki sette geçerek Grand Slam şampiyonu olur.
1973 yılında Margaret Court’tan sonra bu kupayı kazanan ilk Avustralyalı oyuncu
olarak tarihe geçer. Bu şampiyonluk karşısındaki şaşkınlığını “Fransa Açık’ı
kazanacağımı hayal bile etmemiştim” diye açıklar. Bu başarı onu sıralamada iki
numaraya yükseltir. Sonrasında çimde Birmingham Classic’i kazanır ve 2019 Haziran
ayında dünya 1 (bir) numarası olur. Bu önemli anı ve başarıyı mentorü ve idolü
olan, ona her zaman destek veren Evonne Goolagong Cawley ile de paylaşır.
Goolagong Cawley için “O sadece teniste başardıklarıyla değil, Avustralya
yerlileri için yaptığı çalışmalar nedeniyle de inanılmaz bir insan ve ilham
kaynağı. Nari (Nyagari ) olmaktan gurur duyan bir kadın olarak onunla
paylaştığımız bu ortak mirastan ve onun ayak izlerini takip etmekten gurur
duyuyorum” diyen Ash Barty, aynı zamanda Avustralya’nın Yerli Tenis Elçisidir.
2019 yılında WTA Finalini
kazanarak bir turnuvadaki (kadın/erkek) en yüksek miktarda para ödülünü (4,2
milyon dolar) kazanan oyuncu olur. Aynı yıl WTA’de “Yılın Oyuncusu” seçilen ilk
Avustralyalı olur.
24 yaşındaki Ash Barty, genç yaşına
rağmen olgun bir kişiliğe sahip. Tenise ara verdiği 18 ay boyunca kendi içine
dönmesi ve hayatta yapmak istediği şeyleri baskı olmadan keşfetmeye yönelmesi,
kendi deyimiyle de “tenise dönebilmek için gereken motivasyon ve tutkuyu
yeniden bulması” zirveye giden yolun önemli aşamalarından biri. Bu süreçle
ilgili olarak açıklaması da şöyle: “Kariyerimde yaptıklarım benim için işe
yaradı ancak kimseye tavsiye veremem. Çünkü herkesin yolu farklıdır ve
hedeflerinize ulaşmanız için sadece tek bir yol yoktur. Mutlu olduğunuz ve
yaptığınız işten keyif aldığınız sürece en önemli şey budur.”
Ash Barty kendisini iyi tanıyan
ve mutlu olduğu “işi” yapan bir oyuncu olarak bana göre önümüzdeki 10 yıl
içinde kadınlar tenisinde ağırlığını koruyacak çok önemli bir raket. Ash Barty
kendi seyircisi önünde, evinde olmaktan ve oynamaktan çok mutlu olduğunu
söylüyor. 1978’den beri Avustralya Açık’ı Avustralyalı bir kadın tenisçi
kazanmadı. O yüzden seyirci de büyük bir coşkuyla (#BartyParty!) Barty’i
destekliyor. Ash Barty’nin Cumartesi günü oynanacak kadınlar finalinde yerinin
hazır olduğunu düşünüyorum ama tenis söz konusu olduğunda kesin olan tek şey,
hiçbir şeyin kesin olmadığıdır!
Yorumlar
Yorum Gönder