Olimpiyat Coşkusu- Londra 2012

Olimpiyatların 10.gününe girerken bugüne kadar izlediğim yarışlardan bir derleme yazmayı daha önce istiyordum ama kısmet bugüneymiş. Olimpiyatları çok severim, çocukluğumdan beri severek izlerim, branş ayırmadan takip ederim...Hatta öyle ki bizim neredeyse haberimizin olmadığı disiplinlerde bir sürü başka ülkenin onlarca sporcusunun olduğunu görmek de her seferinde içimi burkar. Yıllardır sürekli ne kadar çok genç nüfusumuzun olduğu  böbürlene böbürlene anlatılır da neden bizden de farklı branşlarda yüzlerce genç sporcu çıkmaz, bu anlatılmaz. Bu anlatılmadığı ve hatta bence akla bile gelmediği içindir ki bizim ülkemizde spor genel anlamda gelişmez, gelişemez.

 Olimpiyatlarda gözde bazı branşlar var, atletizm gibi, basketbol gibi. Ama bence olimpiyat demek birsürü başka başka disiplinde oyun seyretmek demek. Günlük hayatımızda seyredemediğimiz, başka ülkelerde oynanan bir sürü değişik oyunu seyretmek, dünyanın ne kadar zengin bir yer olduğunu anlamak ve kültürel kaynaşmayı sağlamak demek olimpiyatlar benim için. Çocukluk yıllarımda olimpiyatları izlerken bazı branşları hiç seyretmediğimi ve çok sıkıldığımı hatırlıyorum. Daha sonra kendi kendime bir yol keşfettim :) Şöyle ki mesela gülle atma yada halter, başlangıçta hiç de ilgimi çekmiyordu.  Ama bunları açıp izlemeye başlayınca yani gerçekten izleyince- tv ye bakmaktan bahsetmiyorum, olayın içine girince- bir süre sonra hepsi çok heyecanlı oluyor, ben kendimde bu olayı böyle çözdüm. Tabiki daha çok sevdiğim alanlar yok mu, var, yada sevmeyip seyretmediğim oyunlar yok mu -var, ama çok az :)
Genelde ben hem sporu hem sanatı çok severim, hangi dalı olursa olsun. Sporculara ayrı bir saygım ve sevgim var, zaten blog yapıp yazma sebebim de tenis maçlarını izleyip keyif alıp bunu paylaşacak kimseyi bulamamamdı :) Içimden oynamak da gelmedi hiç, ben sade ve sadece bir izleyiciyim, dolayısıyla tenis çevrem de olmadı bunları kritize edebileceğim, ben de bu blogu yazıp içimdeki tenise olan sevgiyi ve ilgiyi dökmeye karar verdim!
Olimpiyat oyunlarının en gösterişli yanı bence bu açılış ve kapanış törenleri. 2004 Atina oyunlarındaki açılış beni büyülemişti, bir de hani tarihteki ilk olimpiyatların vatanından bunu seyretmek, başka bir keyifti. 2008 de Pekin’de Çinliler inanılmaz bir ilke imza atmışlar ve dijital gösteride sınır tanımamışlardı. Her yer ışık seliydi, havai fişekti, bambaşkaydı. Bu yıl Londra’daki açılış ise bir nevi müzikal gibiydi, çok sanatsaldı ben çok beğendim açıkçası. İngilizlerin dünyaya pek çok alanda yaptıkları katkıların vurgusunu çok düzeyli verdiler ve  bunu çok teatral bir gösteriyle yaptılar hem de dünyanın geçirdiği tarım ve sanayi devrimini, dünya savaşını ve günümüze kadar olan süreci resmen bir müzikal havasıyla yaşattılar, ben ömrümde böyle bir şey seyretmemiştim, Danny Boyle’a  ve bu gösterinin arkasındaki herkese dünyanın bir bireyi olarak teşekkürlerimi sunarım :) Olimpiyat meşalesinin tasarımı bambaşkaydı, bence görmeyenler muhakkak internetten meşalenin yakılışını izlemeli- ülkelerin geçişi esnasında gördüğümüz o bakır kapların sonra nasıl inanılmaz bir tasarımla meşaleye dönüştüğünü izlediğimde gözlerim yaşardı desem yalan olmaz.

Oyunlara gelirsek ilk gün yüzme serilerini seyredebildim ve bu branşı seyrettikçe sporculara olan hayranlığım ve saygım daha çok arttı. Gerçekten çok zor bir branş yüzme. Amerikan takımının yüzme geleneği ve yetiştirdiği sporculara çok imrendim. Michael Phelps ilk gün 400 metre yarışlarında istediğini alamadı ama öyle bir hafta geçirdi ki, adını olimpiyat tarihine altın harflerle yazdırdı. 22 Olimpiyat madalyasıyla en çok madalya kazanan sporcu oldu ve bunun 19 tanesi altın! Amerika’nın yeni nesil kadın yüzücüleri  Missy Franklin ve Allison Schmitt de altın madalyalarıyla rakiplerine göz açtırmadılar. Takım yarışlarını söylemiyorum bile. Bu performanstaki yüzücüler günde yaklaşık 12-15 km yüzüyorlarmış, olay sadece yüzme antremanı da değil. Eminim bu başarıların oluşması için gereken uygun beslenme, yüzüş tekniklerinin geliştirilmesi için yapılan bilimsel çalışmalar, fizik gücünü kuvvetlendirmek için yapılması gereken egzersizleri vb. daha benim aklıma gelmeyen bir sürü faktörü vardır ve bununla ilgili olarak sporcular haricinde bir takım çalışıyordur, başarı bir kişinin bireysel çabasıyla olmuyor, oluyorsa da sürekli olamıyor doğal olarak.
 Bizim ülkemizde acaba yüzücülerimiz ne şartlarda çalışıyorlar, ne kadar yüzebiliyorlar bir günde diye merak ediyorum. Toplamda 3 yüzücümüz var buraya gelebilen yanlış hatırlamıyorsam ve yarışlarda dereceye giremediler. Gazetelerde bununla ilgili halkımızın yaptığı yorumları okuyunca bizim ülkede spor neden gelişmez bir kez daha anladım üzülerek.  Herkes Derya Büyükuncu’ nun nasıl yüzemediğinden bahsediyor, kimse neden koskoca ülkeden bu barajı ancak 3 yüzücü aşıp olimpiyatlara gelebildi, neden 35 yaşında bir sporcumuz dışında sadece 2 yüzücümüz var ve neden bunlar da derece alamıyor diye sormuyor. Dünyada 15 yaşında şampiyon oluyor yüzücüler, bizden yüzücü çıkmıyor buralara gelebilecek, gelenlerle de dalga geçiliyor ancak. Herkes olayın magazin boyutunda, ve daha da önemlisi gerçekten olimpiyatlara katılabilmek- bildiğim kadarıyla bazı dereceleri yapmadan katılamıyorsunuz- büyük bir başarı ve bunun halk farkında bile değil. Bireysel sporlarla uğraşanların işi zor bizim ülkemizde. Daha uzun yıllar bu tarz bireysel sporlarda başarılı olabilmek için yeterli derecede imkan, sponsor, destek bulamazlar gibime geliyor. Çünkü öyle bir sistem yok dahası o sistemi oluşturacak bir zihin yok. Takım oyunları ilgi çekiyor ve destek bulabiliyor. Bir de halter ve güreş ama bu yıl bakarsaniz bu iki disiplinde de gayet başarısızız. Bunları gerçekten iyi irdelemek lazım.
Neredeyse her akşam branş ayırt etmeden yarışları izliyorum. Voleybol takımımız kapasitesinin çok altında bir oyun sergileyip ilk iki maçta yenilgi alınca sonraki iki maçı kazanması çok da kar etmedi. Dün akşam A.B.D. karşısında da varlık gösteremedi ve elendi. Bu tarz müsabakalarda takım olarak oynamanın tecrübesi de çok önemli bence. Diğer yandan basketbol takımımız gayet emin adımlarla çeyrek finale çıktı, devamı gelir umarım. Bu arada erkekler basketbol ve voleybol takımlarımız neden buralara bile gelemedi, bence bu da çok önemli bir sorun ve soru.

Dün akşam 100 metre erkekler finalini nefesimi tutarak izledim. Bolt, Dageu’da hatalı çıkış yapıp elenince resmen donup kalmıştım yerimde ve bu yarışta da aynı şey olur mu diye stres oldum :)  Bolt, her zamanki gibi biraz yavaş çıktı ama son 30 metrede hakikaten ne kadar özel bir sporcu olduğunu kanıtladı ve 9.63’lük derecesiyle yeni olimpiyat rekorunu kırarak altın madalyayı aldı. Bence o 9 saniye civarında koşabiliyor ama henüz biz hazır değiliz diye seyirciye göstermiyorJ, benim teorim bu. 200 metrede de kendisinden aynı performansı bekliyorum, böyle büyük yeteneklere çok hayranım, izlerken aldığım keyfi tarif edemem.

Büyük yetenek deyince aklıma Roger Federer geldi. Kariyer Grand Slam’i dediğimiz 4 Grand Slam+Olimpiyat altını almasına ramak kalmıştı ama geçen ay elediği Murray bu sefer ona  geçit vermedi. Gerçekten maçın başından sonuna çok akıllı ve istikrarlı oynadı  Murray, Ivan Lendl ile çalışmaya başladığı zaman kendisi için çok iyi birsey yaptı diye yazmıştım ve yanılmamışım. Hakikaten hem oyununu hem kendisini çok iyi geliştirdi. Yarı finalde Djokovic gibi bir oyuncuyu yenmesi de bunu gösteriyordu zaten. Federer adına üzülmedim değil ama Andy hakikaten hak etmişti ve o da altın madalyayı kaptı.
Kadınlarda Williams kardeşler geri döndü diyebilirim, hakikaten form tutmuş bir Serena’ya şu anda karşı koyacak başka bir oyuncu yok. Öyle de oldu ve Serena bireyselde altın madalyayı Sharapova’yı 6-0, 6-1 gibi bir skorla kazanırken kardeşi Venus ile de çiftlerde kazandılar ve onlar da 4 olimpiyat madalyası ile tenis alanında tarihe geçtiler.

Seyrettiğim oyunlardan aklımda kalanlar şimdilik bunlar, gazetelerde 100 metre engellide sporcumuz  Nevin Yanıt ve 1500 metrede iki kadın sporcumuzun yarı finale kaldığını okudum az önce. Umuyorum finale kalırlar ve onları bir akşam seansında izleme şansım olur, şimdilik olimpiyat notlarım bunlar… Sevgiyle ve sporla kalın:)




Yorumlar

  1. Adsız7.8.12

    Bizde birçok branşın olmama nedeni yine basınımızdan kaynaklı...Halk a ne sunarsan onu alır. Yıllarca buz pateni aletli jimnastik basketbol futbol voleybol koşu boks halter güreş..Bu kadar gerisi yok... yazamıyorum bile ne branşlar var:)) TRT yayın hakkını almışsa neden 10larca kanalı varken bu farklı spor branşlarının musabakalarını da göstermez? reyting kaygısı...bir de neden bu kadar önceden belli olan bir organizasyonun program akışını TV den vermezler? nette ararmak zorunda kalıyoruz...Ama bence olimpiyatlar daha özel olmalı... basket ve voleybol da futboldaki gibi olimpiyat kadrosu ayrı olmalı. profesyonellik olimpiyata girmemeli. Teniste te gençler değişik isimler yarışmalı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar