Roland Garros 3.Tur Maçları

Toprak sezonunun en büyük turnuvası Roland Garros / Fransa Açık geçtiğimiz hafta Pazar günü başladı. Tenis sezonunun 2. majör turnuvası olduğu için ilgi zaten çok yüksek düzeyde. Kura çekimleri sonrasında her turnuvada yapıldığı üzere olası şampiyonluk yolları hemen çizildi. Ben özellikle böyle 2 haftalık maraton turnuvalarda bu olası eşleşmeleri pek de önemsemiyorum. Genelde sıralamadaki ilk 5 oyuncu (kadın/erkek) finaller için doğal aday oluyorlar. Erkek tenisinde belirgin bir dominasyon var ama kadınlarda aynı durum söz konusu değil. İşler her zaman kağıt üzerindeki gibi gitmiyor, tenisin heyecanı ve güzelliği de burada.

Gelin bu haftaya önce kadınlar sonra erkekler cephesinden bir bakalım: 

Kadınlar tarafında daha 1. hafta dolmadan sakatlık, hastalık ve yenilgi itibariyle turnuvaya veda eden isimlerden bazıları şöyle: Angie Kerber(5), Petra Kvitova(6), Kiki Bertens(4), Caroline Wozniacki(13), Venus Williams (52), Jelena Ostapenko (39), Bianca Andreescu (23), Victoria Azarenka (43), Daria Kasatkina(21), Dayana Yastremska (32), Aryna Sabalenka(11), Caroline Garcia(22), Kiki Mladenovic (53), Maria Sakkari(30), Anett Kontaveit(17) ...

Özellikle Petra Kvitova ve Kiki Bertens kayıpları olası çeyrek final /yarı final /final yollarını oldukça değiştirdi. Grand Slamler* oyuncuların sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda mental olarak yoğun bir şekilde test edildikleri turnuvalar. Bu büyük turnuvaları ancak  belli bir psikolojik eşiği geçebilen, baskıyı kaldırabilen, dayanıklılığı, direnci, kondisyonu en iyi olan oyuncular kazanıyor. Bazen oyuncu turnuvaya çok formda gelmese bile özellikle ilk bir iki tur maçını kazanmayı başarabilirse form tutmaya, ritm bulmaya başlayabiliyor. Örnek verelim hemen, ilk tur maçında Serena Williams rakibi Vitalia Diatchenko karşısında ilk sete kötü bir başlangıç yaptı. Servis performansı düşük, basit hataları fazla idi, ağır kaldı ve ilk seti 2-6 kaybetti. Ancak konu Serena Williams olduğunda işlerin her zaman değişebileceğini biliyoruz.  Bana göre Williams tenis tarihinin gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu. Son 20 yılda başardıkları ortada. Çok büyük bir yetenek ve buna ek olarak çelik gibi bir mental yapısı var, inanılmaz bir azmi ve savaşçılığı var. Doğum sonrası dönüşünde önce ayak bileğinde, sonrasında dizinde sakatlıklar geçirdi ve tam olarak formunu bulamadı henüz ama Vitalia Diatchenko ile yaptığı maçta iki oyuncu arasında o kadar siklet farkı vardı ki, Williams kendisini azıcık gösterince diğer iki seti 6-1,6-0 kazanarak maçı aldı. Maç sonu röportajında "normalde pek gergin olmam ama bu maça çok gergin başladım ve aslında performansımdan memnun değilim çünkü burada oynadığımdan çok daha iyi antreman yapıyordum" dedi. Dün 2. tur maçını yine çok dikkat çekmeyen başka bir oyuncu  Kurumi Nara karşısında oynadı ve maçı 2 sette kazandı. Bu maçta  oynadığı ilk maça göre daha iyiydi, servisi çok daha iyiydi, daha kolay ritm buldu. Şu an en önemli eksiği hız. Bacaklarının hızlanması lazım, o da ancak maç oynayarak kapanır. Sakatlık olmaz ise kendisini final yolunda görürüz diye düşünüyorum.


Kadınlarda sıralamada 1 numara Naomi Osaka'dan da bir örnek vermek istiyorum. Osaka şampiyon mentalitesi nasıl olur, Grand Slam kazanmak için bir oyuncu hangi niteliklere sahip olmalıdır konularına açıklık getirecek 2 örnek maç oynadı. Osaka kendi tabiriyle henüz toprakta oyunu çözmüş değil, üzerinde çalışıyor. Ama sonuç itibariyle 21 yaşında 2 GS şampiyonluğunu hanesine katmış bir oyuncu. İlk tur maçında rakibi Anna Karolina Schmiedlova karşısında kötü başladı ve ilk seti kaybetti. Özellikle maça iyi başlamak , kendini kortta iyi hissetmek, kort içi doğru pozisyon alabilmek, kafasındakileri korta yansıtabilmek bir oyuncunun aklında uygulamak istediği maddeler olsa gerek. Ancak Osaka ilk sette ne yaptığını bilmez bir haldeydi ve vücut dili de bunu onaylayan bir şekildeydi. İstediğini uygulayamayan yada nasıl oynamalıyım soruları kafasında gezen bir oyuncunun vücut dili vardı. Ancak Osaka'nın yeteneği ve tekniğinin yanısıra pek çok oyuncuya göre önemli bir farkı var: Zihinsel eğitimi çok iyi, kesinlikle kortta istediğini yapabileceğini biliyor ve işler kötü gittiğinde sakinleşip durumu doğru değerlendirerek atılması gereken adımları atma becerisi var. Bu becerisini Schmiedlova karşısında 2.sette 2 maç puanı çevirerek gösterdi ve maçı 3. sete taşıyarak kazanmayı bildi.  Peki rakibinde eksik olan şey neydi? Özgüven ve inanç. 

Bazen kazanmaya yaklaşmak da korkutur. Anett Kontaveit'de çok görürüz bu durumu, Donna Vekic de sona yaklaştığında zihnini susturamayıp kaybeden oyunculardan. Hatta bu sezon Stuttgart'da Osaka'ya karşı 3. sette 5-1 öndeyken kaybettiği ibretlik bir maç var. Bu önemli eşikleri geçebilen oyuncular şampiyon oluyor, istikrarı yakalıyor. Osaka dün 2. tur maçında dünya eski 1 numarası Victoria Azarenka'yı 1 set ve 2-4 geriden yakalıp maçı 3 sette kazandı. Azarenka doğum ve sonrasındaki velayet davasıyla zor günler geçirdi ama sonrasında yeni koçu Wim Fisset ile bence doğru bir yolda ilerliyor. Oyununda da eksiklikler var, omuzunda da yakın zamanda bir sakatlığı vardı ama dünkü maçın özelinde konuşursak henüz baskıyı o kadar iyi kaldıramadığını görmüş olduk. Oyuncu kendisine güven duydukça daha kolay maç kazanıyor. Osaka ilk setlerini kaybettiği maçları kazanmayı başardıkça kendisine olan güveni artıyor ve turdaki her oyuncu için büyük tehdit. 


Turnuvanın son şampiyonu Simona Halep, Serena Williams, Naomi Osaka, Amanda Anisimova, Monica Puig, Anna Blinkova, Andrea Petkovic, İga Swiatek, Aliona Bolsova 2.tur maçlarını kazanan oyunculardan bazıları.

Kadınlarda bugün ( Cuma günü ) 3. tur maçları oynanacak, bazı eşleşmeleri paylaşayım:

Donna Vekic vs Belinda Bencic
Karolina Pliskova vs Petra Martic
Garbine Muguruza vs Elina Svitolina
Elise Mertens vs Anastasija Sevastova
Marketa Vondrousova vs Carla Suarez Navarro
Jo Konta vs Viki Kuzmova
Sloane Stephens vs  Hercog
Kudermetova vs Kanepi

Şimdi gelelim erkeklere:

Roland Garros'u 11 kez kazanmış bir Rafael Nadal varken favori belirlemek çok zor olmuyor :) Rafael Nadal sakatlığı sonrasında özellikle toprakta çok formda başlamadı ve Roma Masters'a geçerken henüz kupa kazanmamış olması ve performansının istenilen düzeyde olmayışı özellikle sevenlerinde ciddi endişe yaratmıştı. Ama Rafa Rafa'dır ve büyük şampiyonlar boşuna büyük değiller. Rafa mental olarak kendisini yüksekte tuttuğunu, işler kötü gittiğinde bile sadece olumluya odaklandığını, işini yaptığını, sürece ve kendisine güvendiğini ve bu şekilde bütün kariyerini yönettiğini basın toplantısında kendisine yöneltilen zihinsel çalışmayı nasıl yapıyorsunuz sorusuna karşılık olarak verdi. Roma'da bir önceki Atp500 turnuvası olan Barcelona'yı kazanmış formda bir Djokovic'i 3 sette yendi. ( İlk set 6-0 !!! ) Böylece Paris'e elinde bir toprak Masters kupasıyla gelmiş oldu.



Rafa formda, Djokovic formda, 4 seneden sonra Paris'e geri dönen Federer formda ve çok da parlak olmayan toprak karnesine rağmen iyi oynuyor ve o kadar kazanma alışkanlığı var ki çeyrek/yarı final görme  olasılığı yüksek. Bu 3 büyük ilk 2 tur maçlarını kolay kazandılar ve özellikle Djokovic maçlardaki performansıyla Rafa'ya ben burdayım dedi! 

Toprağın prensi Dominic Thiem ilk 2 tur maçlarını kazandı ama kendisini zora soktu, yordu, Nishikori 2. tur maçında Tsonga'yı 4 sette geçti, formda. Delpo dünkü maçta dizinden sakatlık molası aldı, sakatlıklar yüzünden bir türlü yüzü gülmedi, gülmüyor maalesef. Nereye kadar ilerler bilemiyorum. Japon rakibi Yoshihito Nishioka'yı 5 sette geçebildi. Dimitrov 2. tur maçında Marin Cilic'i geçti ama o kadar istikrarsız ki ilerisi için bir şey söylemek zor. Wawrinka müthiş bir performansla Garin'i 3 sette yenip 3. tura geçti. Ayrıca Fransızlar Paire ve Monfils; Coric, Lajovic, Mayer, Jan Struff, Bautista Agut, Karen Khachanov ve Fabio Fognini 3. tura geçen isimlerden bazıları. Atp'nin gençlerinden / Nextgen Felix Aliassime (sakatlık sebebiyle), Alex De Minaur, Denis Shapovalov, Frances Tiafoe, Daniil Medvedev hepsi turnuva dışı kaldılar. Burada Stefanos Tsitsipas onlardan ayrılıyor. Tsitsipas'ın da çok ciddi bir mental kuvveti var. Onu izlerken yeteneğini görüyorsunuz yaptığı vuruşlardan ama daha önemlisi oyun içinde stratejiyi değiştirebiliyor. Çalışmayan departmanı görüp düzeltebiliyor, çok baskı altındayken sakin kalıp puan alabiliyor. Bana göre Tsitsipas çok yakın bir gelecekte Grand Slam kazanacak. Aynı şeyi Alex Zverev için söyleyemem ki kendisi 2. tur maçını 3 sette kazanıp GS karnesinde bir değişiklik yaptı:) Ama Zverev biraz daha dağınık odak konusunda. Tsitsipas daha ciddi, kendisinin değerini ve gücünü biliyor. Zverev de çok yetenekli ama onun bence biraz daha zor anlarda dikkatini korumak, hedefe odaklanmak, sakin kalıp oyununda iyi çalışmayan ne varsa onu değiştirmek ve kendisiyle kavga etmemek konularında aşama kaydetmesi gerekiyor.



Cuma günü oynanacak 3. tur erkek maçlarından bazıları şöyle:

Nadal vs Goffin
Tsitsipas vs Krajinovic
Federer vs Ruud
Wawrinka vs Dimitrov
Mahut vs Mayer 
Nishikori vs Djere
Londero vs Moutet

3. tur maçları öncesinde turnuvanın genel hatlarını paylaşmak istedim, umarım biraz da olsa gözünüzde canlanmıştır. Blogda Miami Açık'tan beri yazı yazmamıştım, turnuvaları anlatmak için daha çok video çektim. Bu yazı biraz uzun oldu farkındayım ama ben yazarken çok keyif aldım umarım siz de okurken keyif alırsınız.
Sevgilerimle:)





*(Grand Slam ifadesi aslında 1 takvim yılında 4 majör turnuva olan Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık turnuvalarını kazanmayı ifade eder. Ancak kullanımda çoğunlukla bu 4 büyük turnuvanın her birine Grand Slam deniyor. Bu ifade oldukça yaygın ve anlaşılır olduğu için ben de yazıda GS olarak ifade ediyorum. )
** Fotoğraflar Roland Garros Resmi Twitter sayfasından alıntıdır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar