KUZEY YILDIZI
Kadın tenisinde ilham alınacak
pek çok sporcu var. Bunlardan biri de 2019 yılında 19 yaşındayken Amerika Açık
şampiyonu olan Bianca Andreescu. Bianca bu başarısıyla, sadece ülkesi
Kanada’nın ilk ve tek Grand Slam tekler şampiyonu olmakla kalmadı, 2000’lerde
doğup Grand Slam kazanan ilk tenis oyuncusu da oldu.
16 Haziran 2000’de Mississauga,
Ontario’da doğan Bianca Andrrescu, Kanada’ya göç etmiş Rumen mühendis bir baba
ile finans sektöründe çalışan bir annenin tek çocuğu. Aile, Bianca altı
yaşındayken Romanya’ya geri döner. Bianca yedi yaşında Piteşti’de tenise
başlar. Birkaç yıl sonra Andreescu ailesi tekrar Kanada’ya döner ve Bianca
Ontario Racquet Club’da tenise devam eder. 12 yaşında tenise ciddi şekilde
ağırlık veren Bianca, Kanada’nın 14 yaş altı Ulusal Tenis Merkezine gider.
Şu an WTA’de altıncı sırada yer
alan ve Kanada’nın yıldız sporcularından biri olarak görülen Bianca’nın
başarısında; yeteneği, hırsı, sıkı çalışması ve ailesinin büyük desteğinin yanı
sıra Kanada’nın göçmen politikalarının ve Tenis Kanada’nın da oldukça önemli
bir payı bulunuyor.
Görsel Kaynağı: Amerika Açık Instagram Sayfası |
Tenis Kanada’nın eski başkanı
Roger Martin, Bianca Andreescu’nun Grand Slam zaferinden sonra yaptığı bir
açıklamada, kurum olarak 2005 yılında Kanada’nın “vasat tenis geçmişini” değiştirmek
için önemli stratejik değişikliklere gittiklerini, tenisin gelişmesi için uygun
yapıyı kurduklarını (gelişim programları, antremanlar ve koçluk sisteminde
değişiklikler vb.) ve başarının uzun
dönemli yatırımlar sonucu geleceğini kabul ettikleri bir anlayışa ulaştıklarını
anlatır.
(Göçmen bir aileden gelen Milos
Raonic ile Eugenie Bouchard’ın GS finali oynaması da bu sürecin bir parçasıdır.
Ayrıca Kanada’nın gelecek vadeden genç tenis oyuncularından Denis Shapovalov ve
Felix Auger -Aliassime de yine göçmen ailelerin çocuklarıdır.)
Bianca, 2015 yılının temmuz
ayında ITF Kadınlar turunda oynamaya başlar ve profesyonel olur. 2016 yılının
ilk yarısı sakatlıklarla geçer. Sakatlık dönüşünde ağustos ayında ilk tekler ve
çiftler turnuvasını kazanır.
2017 yılının başında kazandığı
iki ITF 25K turnuvası onu WTA sıralamasında ilk 200’e sokar. Grand Slam
elemelerinde oynamaya başlar ve sezonu 182. sırada bitirir.
2018’de WTA’de maç oynamaz. Dört
Grand Slam’in hiçbirinde elemeleri geçemez. ITF 25K turnuvasında oynarken
sırtından sakatlanır, sezonu 152. sırada bitirir.
14 ay WTA tur düzeyinde maç
yapmamasına rağmen 2019 sezonunun başında eleme oynadığı Auckland Açık’ta ilk 40’daki
üç oyuncuyu yenerek final oynar. Finalde son şampiyon, iki numaralı seri başı Julia
Goerges’e kaybeder. Avustralya Açık’ta elemeleri geçerek ilk maçını kazanır.
Asıl çıkışını Mart 2019’da wild
card ile katıldığı, Premier zorunlu turnuva olan Indian Wells’i kazanarak
yapar. Turnuvanın tarihinde, wild cardla turnuvaya katılıp kazanan ilk oyuncu
olmasının yanı sıra 1999 yılında Serena Williams’dan beri bu turnuvayı kazanmayı
başaran 18 yaşındaki ilk oyuncu olur. Bu zafer onu 24. sıraya taşır. Bir hafta sonra
Miami Açık’ta Indian Wells finalinde yendiği Angelique Kerber’i yine yener
ancak sağ omuz sakatlığı sebebiyle dördüncü tur maçından çekilir.
Tenise dönmek için acele eder,
Fransa Açık’ta tek maç oynar ve sakatlık sebebiyle çekilir. Ağustos ayına kadar
sakatlığı devam eder, Rogers Cup’ta Karolina Pliskova, Kiki Bertens gibi ilk 10’da
yer alan oyuncuları yenerek finale gelir. Finalde 10 numaralı seri başı Serena
Williams sakatlık sebebiyle maçtan çekilir ve kazandığı bu ikinci kupa onu 14. sıraya
taşır. Bu kupanın ayrı bir önemi de vardır; 1969 yılında Faye Urban’dan sonra
bu kupayı kazanan ilk Kanadalı oyuncu olur.
En büyük sürpriz 2019 Amerika
Açık’ta gelir. İki haftalık Grand Slam maratonunda cesur ve güçlü oyunuyla
dikkat çeken Bianca, finalde Serena Williams karşısında, seyircinin açıkça
rakibini desteklemesine karşın büyük mental güç göstererek 6-3, 7-5’lik iki
setle hem bu kupayı kazanan ilk Kanadalı oyuncu hem de 2006’da Maria
Sharapova’dan sonra Grand Slam kazanan ilk genç yetenek olur.
Bianca Andreescu bu başarıya
nasıl ulaştığı sorulduğunda elit oyuncularla diğerleri arasındaki farkı zihin
yapısının yarattığını, bu düzeyde her oyuncunun iyi tenis oynadığını
ifade ediyor. Annesinin 12-13 yaşından itibaren onu görselleştirme ve
meditasyonla tanıştırdığını, 2015’den bu yana her sene Amerika Açık’ı kazanmış
gibi kendisine çek yazdığını da anlatıyor. Günlük rutininde nefes çalışmaları,
meditasyon, olumlamalar ve görselleştirme var.
Kendisinde korkuyu ve şüpheyi yok
etmiş, korta çıktığında herkesi yenebileceğine inanan bir oyuncu. Yeni nesil
genç oyuncular arasında bu derecede özgüvenli olması onu diğerlerinden ayıran
önemli bir etken. Serena Williams ile
final oynayacağı günün sabahında kendisini kortta yapmak istediği vuruşları
yaparken ve kupayı kazandığı haliyle gözünde canlandırdığını da anlatıyor.
Bianca bu anlayışa birdenbire sahip
olmamış, zira, “Bir iki yıl öncesinde zihnimde sürekli negatif düşünceler
dolanıyordu, maç esnasında raket kırıyordum, kendime bağırıyordum ve bunların
hiç faydasını görmedim bu nedenle profesyonel destek aldım” diyerek bahsediyor
gelişim sürecinden.
Koç Sylvain Bruneau oyuncusu
için: “O tam bir savaşçı, doğuştan rekabetçi, gerçekten müthiş bir yetenek. Onu
diğerlerinden ayıran şey kesinlikle zihinsel tarafı. Özellikle maçtaki çok zor
ve kilit anlarda verdiği kararlar ve oyununu yükseltebilmesi inanılmaz ve bu
ancak şampiyonlarda olan bir özellik. Meditasyon ve görselleştirme benim onunla
çalıştığım şeyler değil, bunlara kendisi karar veriyor ancak ben onu
destekliyorum çünkü bu çalışmalar onun için işe yarıyor.” diyor.
Kanada’nın kadın sporuna ve
özelinde kadın tenisine yönelik destekleyici ve değer veren yaklaşımının ve
özellikle medyanın kullandığı doğru dilin seyircide de karşılık bulduğunu, Amerika
Açık Finalini izleyen 7,4 milyon Kanadalı kanıtlamış durumda. Bu reyting önceki
finallere göre bir rekor ve sadece televizyonda değil sosyal medyada da Bianca
Andreescu’nun zaferi fazlasıyla karşılık bulmuş durumda. Tenis Kanada’nın
açtığı #SheTheNorth etiketiyle 3,6 milyarlık bir etkileşim olması kadın
tenisinin hem heyecanlı hem de popüler olabildiğini göstermesi açısından da
önemli.
Bianca Andreescu’ya göçmen bir
ailenin üyesi olmasıyla ilgili çok soru soruluyor. O ise “Kanada çok farklı
kültürlerin bir araya geldiği bir ülke, büyürken hiç zorluk çekmedim, ülkemi seviyorum”
diyerek anlatıyor hislerini.
Amerika Açık’ta seyircinin
rakibini desteklemesini normal karşıladığını ve final maçında göremediği
desteğin kat be kat fazlasını ülkesine dönüşte yaşadığını da ekliyor. Toronto
Belediyesi Bianca için özel bir geçit töreni düzenledi, Andreescu ismini bir
sokağa verdi ve 16 Eylül’ü “Bianca Andreescu Günü” olarak ilan etti.
Kanada Başbakanının “bir tarih
yazdın ve hepimizi gururlandırdın” diyerek onurlandırdığı Bianca Andreescu bu
durumdan oldukça hoşnut. Özellikle yeni jenerasyonun ve kız çocuklarının
Bianca’nın bu büyük başarısını görüp onu örnek almasıyla ilgili olarak
düşünceleri ise şöyle: “Benim en büyük hedeflerimden biri insanlara ilham
olabilmek. Sanırım bunu yapmaya başladım ve bu bana çok şey ifade ediyor. Eğer
bu sporu seviyorsanız, sonuna kadar gidin. Büyük kazanmak için büyük hayal
edin. Küçüklüğümden beri yaptığım şey bu.”
Bianca Andreescu ayrıca 2019’da
Kanada’nın en önemli spor ödüllerinden olan “Lou Marsh Trophy” ödülünü alan ilk
tenis oyuncusu olarak da bir ilke imza attı.
Bianca genç, yetenekli ve
korkusuz. Oyun stili Martina Hingis’e benzetilse de vuruşları ondan çok daha
güçlü. Cesur, güvenli, kendine inanan ve hep daha fazlasını ulaşmayı hedefleyen,
tenis zekâsı yüksek, mental dayanıklılığı olan, güçlü forehand ve backhandleriyle,
vuruş çeşitliliğiyle kaliteli bir oyuncu ancak onun gibi bir Grand Slam kazanıp
bir daha aynı başarıyı yakalamayan pek çok oyuncu var. Sakatlıklar, kişisel
problemler ve duygusal sorunlar, başarıyı ya da baskıyı kaldıramama vb.
nedenlerle pek çok yetenek kaybolup gidebiliyor. Bianca‘yı tehdit eden en büyük
sorun ise sakatlıkları gibi gözüküyor. Bianca daha yolun başında olmasına
rağmen omuz, diz, sırt, bilek sakatlıkları onu uzun süre turdan uzak tuttu.
2019 Amerika Açık’ı kazandıktan
sonra sakatlıklarıyla ilgili olarak “2018 benim için kolay olmadı, bir sürü
sakatlığım vardı. Ben kendime inanmaya ve sıkı çalışmaya devam ettim. Momentumu
ve kendime güvenimi yüksek tuttum.” diyen Bianca, yılın devamında WTA sezon
sonu finallerinde bu sefer de dizinden sakatlandı ve turnuvadan çekildi. 2020 sezonuna da bu sakatlık nedeniyle başlayamayan
Andreescu’nun 2019 sezonunda maç karnesi 35-8, ilk 10 oyuncuya karşı galibiyet
karnesi ise 8-0 idi.
Pandemi nedeniyle turnuvalara ara
verilmesi Bianca için bir nevi şans oldu denebilir, bu dönemde sıralamadaki yerini
de korudu ve iyileşme fırsatı bulabildi. Amerika Açık’ta oynamaya istekli
olduğunu da belirten Bianca’nın kariyeriyle ilgili büyük hedefleri var: “Kazanabildiğim
kadar Grand Slam kazanmak ve dünya 1 numarası olmak istiyorum. Kendimle ilgili
büyük beklentilerim var ve bu spora verebileceğim çok şey olduğunu biliyorum.
Şu an en önemli şey sağlıklı kalmam. Bir atletin en büyük düşmanı sakatlıklar.
Eğer sağlıklı kalırsam çok daha büyük işler yapabileceğimi biliyorum. “
Yorumlar
Yorum Gönder