YOL
Teniste kadınlar bir numarası 24
yaşındaki Avustralyalı Ashleigh Barty bu yazımızın konuğu. 1976 yılında efsane
oyuncu Evonne Goolagong Cawley’den sonra bunu başaran ikinci Avustralyalı kadın
olan Barty’nin zirveye çıkma hikayesi aslında her sporcunun başarı yolunun
kendine has olduğunun bir örneği.
24 Nisan 1996’da Ipswich,
Queensland’de doğan Ash Barty, Avustralya yerlisi (Ngarigo kabilesi) bir baba
ve İngiliz göçmeni bir ailenin üç çocuğundan biri. Ash, tenise evlerinin
garajında bulduğu squash raketiyle oynayarak başlar. Dört yaşındayken babası
Robert, onu West Brisbane Tenis Merkezine götürür. Daha sonra uzun yıllar koçu
olacak olan Jim Joyce, babasına sekiz yaşından önce akademiye öğrenci kabul
etmediklerini söyler ancak küçük Ashleigh’nin ona atılan her topa vurabilmesi
üzerine aileye “haftaya gelin” diyerek tenis yolculuğunu başlatmış olur.
Babası Robert Barty, Ash’i 15
yaşına kadar çalıştıran, onun kort kişiliğini büyük ölçüde inşa eden, minyon
yapısı sebebiyle oyununa varyasyon ve yaratıcılık katmayı öğreten Jim Joyce’u şöyle
anlatır: Jim’in dört kriteri vardı; iyi bir insan olmak, yaptığın işten keyif almak,
hem kendine hem karşındaki saygıyla davranmak ve bunların üstüne bir de iyi
tenis oynayabilirsen, işte bu harika olur!
*Fotoğraf Roland Garros Instagram sayfasından alınmıştır. ( Corinne Dubreuil /FFT) |
Ashleigh’nin dört yaşından beri el-göz koordinasyonunun çok iyi olması ve odaklanma konusundaki üstün becerisi onu yaşıtları arasında öne çıkarır. 1,66’lık boyuna rağmen servisleri oldukça etkili olan Ashleigh, pek çok vuruşu ustalıkla yapabilen, etkili açılar bulabilen, sağlam backhand ve forehandleri olan, slice ve drop shotları çok iyi kullanan, sorun çözme becerisi, oyun zekâsı, mental dayanıklılığı ve kort içi pozitif tavırlarıyla komple bir oyuncudur.
Ash dokuz yaşındayken, 15
yaşındaki çocuklarla oynayıp, onları yenmeye başlamıştır. 2010 yılında 14
yaşında Ipswich’deki bir ITF turnuvasıyla profesyonel olur. Ashleigh sadece
teklerde değil çiftlerde de başarılı bir oyuncudur. Bu dönemde koçu Jason
Stoltenberg’dir, Junior kariyeri çoğunlukla Avrupa’daki turnuvalarda oynayarak
geçer. 2011’de 15 yaşında iken Wimbledon’da Junior şampiyonu olur. 2013 yılında
WTA’de Casey Dellacqua ile üç Grand Slam finaline çıkarlar. Avrupa turunun çok
uzun sürmesi ve bu süre boyunca ailesinden uzak kalması, yıldızı parladıkça
artan medya ilgisi ve bunun getirdiği baskı, Melbourne’a taşınması gibi
etkenler Ash’in depresyona girmesine sebep olur. Bir müddet bu duygularla başa
çıkmaya çalışır ama başaramaz, mutsuzdur.
2014 Amerika Açık sonrası tenise
ara verdiğini açıklar. Potansiyeli yüksek, geleceği parlak ve kariyerinde
yükselişe geçmesi beklenen 18 yaşındaki genç bir oyuncunun tenise ara vermesi
şaşkınlıkla karşılanır ancak ailesi onu anlayacaktır. 17 yaşında bir yılın sadece
27 gününü evinde geçiren Ash, turnuvalarda ailesini özlemiş, ağlayarak evini aramış,
kendini yalnız hissetmiştir. Baba Robert Barty, “Ash’in zorlandığını biliyorduk
ama spot ışıklarından ve ilgiden bu derece rahatsız olduğunu fark etmemiştik. Her
zaman kızımızın yanında olduk, onun mutluluğu her şeyden önemli.” diye anlatır
o dönemi.
Evonne Goolagong Cawley, Ashleigh
tenisi bıraktığını açıkladığında ona bir mesaj gönderir: “İyi bir karar tatlım,
keyfini çıkar, balığa çık.”
Ashleigh için büyük bir idol ve
mentor olan, kendisi de Avustralya yerlisi olan Goolagong’dan gelen bu destek
onu çok rahatlatır. Ashleigh “sadece normal bir hayatım olmasını ve yaşıtlarım
gibi normal tecrübelerim olmasını istiyorum” diye açıklar kararını. Ailesine
çok düşkündür, evde onlarla olmak ister. Ailesine beş dakika uzaklıkta bir ev kiralar.
Bu süreçte bir terapiste gider, daha paylaşımcı ve açık olmayı öğrenir.
Ash Barty’nin verdiği ayrılık
kararının arkasında sadece genç sporcuların değil tecrübeli atletlerin de
deneyimlediği ve başa çıkma konusunda sıkıntı yaşadığı stres, kaygı, panik atak
ve depresyon gibi zihinsel sağlık sorunları yer alabiliyor. Sponsorlardan,
tenis camiasına, izleyicilerden ailelere kadar herkesin oyunculardan yüksek beklentisinin
olması ve bunun getirdiği baskı ve stresi yönetmek öğretilen bir durum değil. Özelikle
genç oyuncularda maç kazandıkça beklentinin artması önemli bir baskı yaratıyor ve
pek çok genç oyuncu bu baskıyı yönetme konusunda sıkıntı yaşayabiliyor. Üstelik
her oyuncunun kişiliği, hayalleri, başarı anlayışı, motive olduğu konular da farklı.
Yaşıtlarıyla vakit geçirmek istemeleri, “hayatı kaçırdıklarını” düşünmeleri,
arkadaşları gibi “normal olmak” istemeleri ve bocalamaları çok normal. Bu
bocalamalar parlayıp kaybolan yeni oyuncuların başına sıklıkla gelen bir durum,
bazıları Ash Barty gibi bunun üstesinden gelebiliyorken bazıları da gelemiyor
ve bunların çok azı kamuoyuna yansıyor.
Ash’in tenise dönmesi 18 ayını alır.
Tenisten uzak kaldığı sürecin altı ayında kriket oynar üstelik profesyonel
ligde üstelik daha önceden hiçbir profesyonel kriket geçmişi olmadan. Brisbane
Heat takımıyla 13 maça çıkar, takımın en skorer oyuncularından olur. Tenisin
bireyselliğinin tersine takımla oynamak, maç sonlarında takım arkadaşlarıyla
vakit geçirmek Ashleigh için yeni ve keyifli tecrübelerdir. Kriket sezonu
bittikten birkaç hafta sonra 2016 yılının şubat ayında tenise döner. Yeni koçu
Craig Tyzzer’dır. İlk iki ay ritim bulmak için sadece çiftlerde oynar. Mayıs
ayında teklere dönüşünü ITF’in 50Bin$ turnuvasıyla yapar, sonraki haftada WTA
turuna geçer. Sezonu Taipei Challenger’a katılarak bitirir.
2017 yılına teklerde ve çiftlerde ilk 250’nin
dışında başlar ancak sonrasında ciddi bir ivme yakalar. Kuala Lumpur’da ilk WTA
kupasını kazanması onu ilk 100’e taşır. Eylül ayında Premier 5 turnuvası olan
Wuhan’da ilk 10’daki üç oyuncuyu yenerek (Konta, Pliskova, Ostapenko) finale
çıkar ancak Fransız Caroline Garcia’ya kaybeder. Bu final onu WTA Elite
Trophy’e taşır, sezonu 17. sırada bitirir. Çiftlerde de durum iyiye
gitmektedir, Dellacqua ile Fransa Açık finaline kalarak Grand Slamlerin
dördünde de final gören ilk Avustralyalı takım olurlar.
Ash Barty kortta kendini ortaya
koyuşu ile yeni nesil tarafından örnek alınabilecek önemli bir karakter. Tenise
verdiği ara ile kendini daha iyi tanıması, ailesiyle birlikte zaman geçirmesi,
tenis dışında edindiği tecrübeler, stresle ve ilgiyle baş etmeyi öğrenmesi
tenise dönüşünü sağlayan faktörler. Ashleigh bu durumu şöyle ifade ediyor:
“Kendimi yeni bir dünyaya açmak,
yılın 30 haftasını yollarda geçirdiğim tenisten uzaklaşmak…bunların hepsi beni
rahatlattı. Kriket oynarken çok iyi zaman geçirdim ama derinlerde tenisin benim
sporum olduğunu biliyordum. Tenise dönebilmek için gereken motivasyon ve
tutkuyu yeniden bulmam gerekiyordu.”
Ash Barty yetenekli olduğu kadar
istikrarlı bir oyuncu. Tenise dönüşüyle birlikte kazan/kaybet karnesi olumlu
bir şekilde arttı. 2017’de 42/16, 2018’de 46/19, 2019’da ise bu sayı 59/14.
2018’de teklerde iki kupası, çiftlerde
dört kupası var ve bunlardan biri Coco Wandeweghe ile çiftlerde kazandıkları Amerika
Açık şampiyonluğu.
2019 yılında Ash Barty’nin önemli
bir hayali gerçek olur, önce Indian Wells’te final oynar akabinde Miami Açık’ı
kazanarak ilk 10’a girer. Ash Barty sert zeminde oynamaya alışkın olmasına
rağmen çim kortta oynamayı da seviyor. Toprak kortu pek sevmediğini “toprakta
oynadığımız her hafta beni çime yaklaştırıyor” diye açıklayan Ashleigh, 2019 yılında
Roland Garros’a geldiğinde daha olumlu bir tavır takınarak toprak kort tenisini
henüz tam olarak çözmediğini ama üzerinde çalıştığını anlatır. Bu turnuvada toplamda
sadece iki set kaybeder ve finalde genç Çek raket Marketa Vondrousova’yı harika
bir oyunla iki sette geçerek Grand Slam şampiyonu olur. 1973 yılında Margaret
Court’tan sonra bu kupayı kazanan ilk Avustralyalı oyuncu olarak tarihe geçer.
Bu şampiyonluk karşısındaki şaşkınlığını “Fransa Açık’ı kazanacağımı hayal bile
etmemiştim” diye açıklar. Bu başarı onu sıralamada iki numaraya yükseltir.
Sonrasında çimde Birmingham Classic’i kazanır ve 2019 Haziranında dünya 1 (bir)
numarası olur. Bu önemli anı ve başarıyı mentorü ve idolü olan, ona her zaman
destek veren Evonne Goolagong Cawley ile de paylaşır. Goolagong Cawley için “O
sadece teniste başardıklarıyla değil, Avustralya yerlileri için yaptığı
çalışmalar nedeniyle de inanılmaz bir insan ve ilham kaynağı. Nari ( Nyagari )
olmaktan gurur duyan bir kadın olarak onunla paylaştığımız bu ortak mirastan ve
onun ayak izlerini takip etmekten gurur duyuyorum diyen Ash Barty, aynı zamanda
Avustralya’nın Yerli Tenis Elçisidir.
2019 yılında WTA Finalini
kazanarak bir turnuvadaki (kadın/erkek) en yüksek miktarda para ödülünü (4,2 milyon
dolar) kazanan oyuncu olur. Aynı yıl WTA’de “Yılın Oyuncusu” seçilen ilk
Avustralyalı olur.
2013 yılında 16 yaşındayken ülkesiyle
ilk Fed Cup maçına çıkan Barty, 2019 yılında aynı turnuvada ilk iki turda
oynadığı altı maçı da kazanarak Avustralya’nın finale kalmasında büyük katkı
sağlar ancak finalde Fransa’ya kaybederler.
2019 sezonunu “takımımla ve
kendimle gurur duyuyorum, inanılmaz işler başardık” diye değerlendiren Barty, 2020
sezonunda sert kort turnuvası olan Adelaide International’ı kazarak toplamda sekiz
tekler kupasına ulaşır. (Çiftlerde 10 kupası var.)
Her daim mütevazı, ayakları yere
basan, arkadaş canlısı, ailesiyle ve köpekleriyle zaman geçirmeyi seven, turun
en sevilen, en istikrarlı oyuncuların biri olan Barty tenisle ilgili
hedeflerinden, takımıyla olan ilişkisine, Grand Slam şampiyonluğuna ve
hayalleriyle ilgili olarak “her zaman kendimi hem insan hem oyuncu olarak daha
iyi olmaya zorluyorum. Yapabileceğimin en iyisine ulaşmak konusunda içimde büyük
bir istek var. İlgi ve şöhreti kabul edip, hayatıma devam etmeyi öğrendim.
İşimi en doğru tavırla yapmaya çalışıyorum, herkesi memnun etmenin imkânsız
olduğunu da biliyorum. İnandığınız şeye güvenmelisiniz. Ben takımıma
inanıyorum, etrafımda muhteşem insanlar var ve her gün birlikte olmaktan
mutluyuz ve her gün elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.” diyor.
24 yaşındaki Ash Barty, genç
olmasına rağmen olgun bir kişiliğe sahip. Tenisin hayatının çok önemli bir
parçası olduğunu ama en önemli şeyin ailesi olduğunu söylüyor. 18 yaşında
verdiği kararın ise onu zirveye taşıdığı da bir gerçek.
Bununla ilgili olarak düşünceleri ise şöyle:
“Kariyerimde yaptıklarım benim
için işe yaradı ancak kimseye tavsiye veremem. Çünkü herkesin yolu farklıdır.
Elbette zor zamanlarımız oldu ama bunları beraber atlattık. Geçen birkaç yılda
olduğum yeri takdir etmeyi ve bundan keyif almayı çok daha iyi öğrendim.
“Kendinize inanın. Umutlarınızı
ve hayallerinizi evrene bırakın ve neler olacağını görün. Unutmayın herkesin
yolculuğu farklıdır ve hedeflerinize ulaşmanız için sadece tek bir yol yoktur.
Mutlu olduğunuz ve yaptığınız işten keyif aldığınız sürece en önemli şey
budur.”
Yorumlar
Yorum Gönder