DÖNÜŞÜM
Teniste elit oyuncu ile sıradan
bir oyuncuyu ayıran farklar nelerdir? Nasıl oluyor da Serena Williams, Steffi
Graf, Roger Federer gibi elit oyuncular uzun yıllar aynı istikrarı ve başarıyı
sağlayabiliyorken pek çok yetenekli ve sıkı çalışan oyuncu hep belli bir
düzeyde kalarak istenen sıçramayı yapamıyor ya da elde ettikleri başarılardan sonra
bir daha aynı düzeyi yakalamıyor? Jenerasyonlar değişiyor, oyun gelişiyor ama bu
sorular aynı kalmaya devam ediyor.
Simona Halep’in kariyeri bu soruların
cevaplarını içeren iyi bir örnek.
Romanya’nın küçük ve tarihi bir
şehri olan Constanta’da, 27 Eylül 1991’de doğan Halep, eski bir futbolcu olan
babasının teşvikiyle dört yaşında tenise başlar. 14 yaşındayken, “Kendimi
tenise adamak istiyorum” der. 16 yaşındayken kendisini daha çok geliştirebilmek
ve kaliteli bir tenis akademisine gidebilmek için evinden ayrılır, Bükreş’de
bir otel odasına taşınır. Halep, 17 yaşındayken yedi saat süren bir göğüs
küçültme ameliyatı olur. Bu sayede hem sırt ağrıları azalacak hem de oyununa
pozitif katkı sağlayacaktır.
Halep 17 yaşındayken, 2008 Fransa
Açık’ta gençler şampiyonu olur ve dikkatleri üzerine çeker. Bu şampiyonluğun
ardından profesyonel olur, ilk 100’e girer. 1.68 boyundaki bu minyon tenisçinin
oyunu izleyiciye keyif vermektedir. Tekniği harikadır ancak mental olarak çok
çabuk kaybolmaktadır. Oyununun en zayıf noktası servisleridir, büyük vuruşları
yoktur daha ziyade baseline’ın gerisinde rakibinin hata yapmasını bekleyen bir
“counterpuncher” dır.
Görsel kaynağı: Wimbledon İnternet Sitesi |
Simona’nın yıllar içindeki sıkı
çalışmasına, kaslı kollarına, güçlenen bacaklarına, hızına rağmen o kadar
istikrarsız bir çizgisi vardır ki bir maçta izleyenleri mest edecek bir oyun
çıkarırken diğer maçta varlık gösteremez, oyundan kolayca düşer. Maç esnasında
kendine bağıran, kampına bağıran, havayı tekmeleyen, raket kıran Simona, Mayıs
2012 – Mart 2013 arasında arka arkaya iki maç kazanamaz. Hatta Andre Agassi’nin
eski koçu ve tenis yorumcusu Brad Gilbert, Simona Halep’in kortta kendiyle
kavga eden haline istinaden ona “Halepeño” lakabını takar.
2013 sezonunun devamında müthiş
bir ivme yakalar ve altı kupa birden kazanır. WTA’de Steffi Graf’tan sonra (1986),
bir takvim sezonunda bunu başaran ikinci oyuncu olur. Bu başarı onu, sıralamada 64.sıradan 11.
Sıraya taşır. Güçlü ve hızlı bacakları, oyun zekası, temiz forehandleri, yan
çizgiye paralel backhandleri (backhand down the
line) , returnleri, kort geometrisini iyi anlaması, içgüdüleri ve oyun
kuruculuğuyla kaliteli tenis oynayan ve izlemesi en zevkli oyunculardan
biridir.
Simona Halep pek çok elit
oyuncunun aksine etrafını ülkesinin profesyonelleriyle donatmış bir tenisçidir.
Menajerinden fizyoterapistine, fitness antrenöründen koçlarına kadar etrafında
hep Rumenler vardır. Halep’i çocuk yaşlarından beri tanıyan, dönem dönem
birlikte çalışan ve 2019 yılında Wimbledon kazanırken takımındaki koçlardan
biri olan Daniel Dobre’ye göre, Halep çok sıra dışı bir şekilde, 14 yaşından
itibaren tenis adına bütün kararları tek başına almış bir oyuncu.
Bükreş’e taşınmasından, göğüs
ameliyatına, koçlarını değiştirmesinden pek çok konuya kadar her konuda kendisi
için en doğru kararları tek başına vermiş. Dobre, “Normalde Rumen kültüründe bu
kararları aileler verir ama Simona çok mükemmeliyetçi ve güçlü bir karakterdi
ve ailesi de ona her zaman çok destek oldu.” diye anlatır durumu.
Halepeño, 2014’de ilk beşe girmeyi
başaran ilk Rumen tenisçi olur. Aynı yılın başından itibaren ilk defa Rumen
olmayan bir koçla, Wim Fissette ile çalışmaya başlar. Onunla birlikte ilk kez Roland
Garros finaline çıkar. Finalde rakibi Maria Sharapova’dır. Simona’nın oyun
tarzı, rakibini fiziksel olarak yıpratan, onun hatasını bekleyen ve hatayı
bulduğunda da puanı kazanan bir temel üzerine kuruludur. Ancak Sharapova gibi
büyük ve düz vuruşları olan oyuncularda bu teknik her zaman işe yaramaz. Üç
setlik bir maç oynarlar ve Simona kaybeder.
2015’de prestijli bir turnuva
olan Indian Wells’i ilk defa kazanır ve sert kortta da önemli bir oyuncu
olduğunu gösterir. Rumen gazeteci Adrian Toca’ya göre Simona Halep ülkesinin
tartışmasız en büyük spor yıldızıdır. Rumen seyirci, Halep’i çoğu turnuvada
yalnız bırakmaz. Ailesine ve ülkesine çok bağlı olan Simona Halep sadece kendi
kişisel hedefleri için değil; ailesinin, ülkesinin ve sponsorlarının
beklentilerini karşılamak için de çok çalışır, bu da fazladan baskı ve stres
demektir. Bu baskıyı yönetmek kolay olmaz.
Romanya’da gazeteler Halep’in kazandığı
maçlardan sonra müthiş övgüler yazarken, yenilgilerinde de çok ağır eleştirir.
2015’te Fed Cup için Kanada’ya uçması gerekirken, bir ay içinde ara vermeden
oynadığı dördüncü turnuvasını yeni bitirmiştir, ailesinde bir vefat vardır ve
evde kalmayı seçer. Bu karar Rumen
basınıyla arasındaki iyi ilişkiyi bozar. “Sadece para için oynadığı, ülkesine sırtını
döndüğü, şanslı kuralar sayesinde zirveye çıktığı ve sonuna kadar savaşmadığı
için kayıplarının utanç verici olduğu” şeklinde hakkında çok ağır yazılar
yazılır. Bu yorumların her biri Simona’yı derinden etkiler.
2015 yılında Adidas’ın bir
etkinliğinde daha önce Lleyton Hewitt ve Andre Agassi ile de çalışan Darren
Cahill ile tanışır ve yıl sonunda Cahill, koç olarak ekibe katılır. Simona Halep’in
bir Grand Slam şampiyonuna dönüşmesinin ilk adımı atılmış olur. Cahill,
Halep’in basından ve eleştirilerden uzak durmasını ister. İlk olarak oyun tarzı
üzerinde çalışmaya başlarlar. Halep kişilik olarak yeniliklere açık bir oyuncu
değildir. Cahill, onun bu yapısını anlar ve oyununu değiştirmekten ziyade
çeşitlendirmeye yönelir. Baseline’in çok gerisinde beklemeden içerde zikzaklar
yapmasını, vuruş yelpazesini geliştirmesini, fileye daha sık gelmesini, drop
shotlar denemesini, kortu biraz daha açmasını ister. Günde fazladan bir saat
servis çalışmaya başlar. Sadece yan çizgiye paralel toplar atmasını değil, çapraz
vuruşlar (cross court) yapmayı da denemesini ister. Maçlarını birlikte youtube üzerinden
izlerler, oyununda nereleri geliştirmesi gerektiğini çalışırlar, her maça bir
plan dahilinde çıkarlar. Cahill, olası zayıflıkları tespit etmek, topun büyük
olasılıkla düşeceği yeri ve rakibinin buna vereceği reaksiyonları öngörmek amacıyla,
başarılı koçların sıklıkla kullandığı veri analitiği ve algoritmalarını maç
hazırlığının bir parçası haline getirir.
Tüm bu teknik ve fiziksel
çalışmaların etkisi bir yana, Darren Cahill’in deyimiyle, Simona’nın oyunu için
yaptığı en büyük iş, Halep’in maç içindeki tavırlarının iyileştirilmesidir. Çoğu zaman kendiyle kavgalı, konsantrasyonu
dağılan, maçı bırakmış gibi gözüken Halep’in kendisine karşı ağır eleştirel ve
negatif tutumunu değiştirmek ona yaptığı en büyük katkı olmuştur. Darren Cahill,
“Simona çok sıklıkla kendisinin en büyük düşmanı oluyor. Birden fazla rakibe
karşı savaşıyor- “filenin karşısındaki oyuncuya, tüm takımına ve kendisine”
diyerek durumu açıklar.
Peki Simona bu negatif zihinsel
alışkanlıktan nasıl vazgeçer, bu dönüşüm ne zaman hız kazanır?
2017 yılı Mart ayında Miami Açık
çeyrek finallerinde rakibi 11. sıradaki İngiliz Johanna Konta’dır. Dünya dört
numarası Simona Halep ilk seti kazanır ve ikinci sette galibiyete iki puan
uzakken yanlış bir vuruş seçimiyle kaybettiği puan sonrası oyunu düşmeye
başlar. Bir dizi basit hatadan sonra ikinci seti tie-break ‘de kaybeder. Set
arasında koçu Darren Cahill’i yanına çağırır ve boşluğa bakarak şöyle der:
“Çok kötüyüm. Saçmalık
derecesinde kötüyüm.”
Cahill sorar, “Peki öyleyse bunu
nasıl düzelteceksin?”
Simona hiçbir şey söylemez,
boşluğa bakar, kalkıp korta döner ve maçı kaybeder.
Bunun üzerine Darren Cahill,
Simona’yı bırakır ve bir röportajında bundan “şok terapi” diye bahseder. “Bu
karar sadece bir maçın sonunda alınmış bir karar değildi, bütün bir yılın
sonucuydu.” Simona, bu karar üzerine gözyaşlarına boğulur ve Cahill’den onunla
kalmasını ister.
Cahill, “Eğer dışarıda sana
yardım edebilecek biri varsa, seni bundan alıkoymak istemem. Eğer benim senin
için en iyi koç olduğumu düşünüyorsan, yardıma ihtiyacın olduğunu da kabul
etmelisin.” der ve bu konuşma sonrasında, altı hafta süresince Simona’yı tek
başına bırakır.
Simona Halep, daha önce Cahill’in
önerisiyle çalışmaya başladığı spor psikoloğu Alexis Castorri ile bu sefer
gerçekten değişmek için çalışmaya başlar. Maçlardaki öfke patlamalarını,
bağırmalarını, raket kırmalarını, kendisine söylediği olumsuz sözleri YouTube
üzerinden izledikçe durumdan utanır ve bunu değiştirmek ister.
Halep ve Castorri, Halep’in
kendisini kortta nasıl yönetmesi gerektiğine dair görselleştirme üzerinde
çalışırlar. Stresli ve zor anlarda kendisine söyleyeceği cesaretlendirici
olumlu sözcükleri seçerler. Buna ek olarak, Simona Halep çocukluğundan beri
tanıdığı ve bir mentor olarak gördüğü eski tenisçi ve mental koç olan Silviu
Zancu ile üç hafta boyunca neredeyse her gün telefonda konuşur.
Mental koçluğun tanımını ve
metodolojisini 1970’lerde ortaya atan Timothy Gallwey, “The Inner Game of
Tennis” adlı kitabında bedenin yıllar boyu yapılan antrenmanla topa nasıl iyi vurması
gerektiğini bildiğini ama paniklemiş bir zihnin bedenin yavaşlamasına, kasların
gerilmesine neden olduğunu ve bu paniğin atletik performansı sabote ettiğini
anlatır. Gallwey’e göre atletler için zafere ulaşmanın sırrı “çok fazla
çabalamamaktan” geçer. Oyuncu çok düşünmeye başladığında, gerginlik zihni ve
bedeni ele geçirir, oysaki oyuncunun kendi vuruşlarına ve seçimlerine eleştirel
yaklaşmadan oynaması ve akışta kalması başarıyı getiren unsurlardan biridir.
Simona Halep maçın zor anlarında devreye
giren olumsuz iç konuşmaları için şöyle diyor: “Kızgın, kaygılı ya da skorla
ilgili olarak az da olsa
paniklediğinizde gücünüz olmuyor ya da maç içinde işleri düzeltmeye yetecek
kadar temiz ve net bir zihniniz olmuyor. Fakat ben bunları elimden geldiğince
değiştirmeye çalışıyorum, çünkü biliyorum ki bunlar sıradan bir oyuncuyla
şampiyon arasındaki farkı belirliyor.”
Altı hafta sonra, Mayıs 2017’de, Simona
Halep kariyerinin en iyi maçlarından birini Madrid Açık finalinde oynar.
Fransız rakibi Kristina Mladenovic karşısında ilk seti kazanan ve ikinci sette
zaferden iki puan önde olan Halep bir dizi basit hatayla seti kaybeder. Halep
yine raketi toprağa vurur, kendine bağırır. Bunlar Halep’i tanıyan izleyicinin
bildiği görüntülerdir. Yine aynı şey mi olacaktır?
Halep bu sefer farklı davranır, raketi
yerden alır, seyirciden özür diler ve son sete daha kontrollü bir şekilde
başlar. Final setinde 2-5 gerideyken maçı çevirip kazanmayı başarır. Madrid
Açık, dokuz ay sonra kazandığı ilk kupadır, ilk defa bir turnuvada şampiyon
unvanını koruyabilmiştir ve kampına baktığında Darren Cahill’in döndüğünü
görür. Kupa konuşmasında Cahill’e, “Beni her zaman desteklediğin için teşekkür
ederim. Aslında Miami’den sonra geri döndüğün için teşekkür ederim.” diyen
Simona için Darren Cahill ve tüm takımı ailedendir. Başarısının en büyük
sırlarından biri de takımıyla uzun süreli, güvene ve sevgiye dayalı
ilişkisidir. Maç sonrası yapılan basın toplantısında, maç boyunca skordan
bağımsız olarak kortta kendisini pozitif tutmaya çalıştığını anlatır.
Simona Halep’te değişim
başlamıştır, çok utangaç ve içe dönük olmasına rağmen yıllar içinde ve
özellikle Cahill ile birlikte daha esnek, daha paylaşımcı olan, yeni şeyler
deneyen, yeni yemekler tadan, sosyal medyayı daha aktif kullanan birine
dönüşür. Çikolatalı tart ve pizza seven,
alışverişe bayılan, yeğeniyle vakit geçirmeyi çok seven, İstanbullu Gelin dizisini
izleyen Halep’i seyirci kendisiyle çok özdeşleştirir. WTA’de üç yıl üst üste
tenis severlerin en sevdiği oyuncu seçilir. Rumen gazeteci Adrian Toca şöyle
der: “Halep kazandığında kendi sınırlarımızı aşmış gibi hissediyoruz, o
kaybettiğinde ise aslında hatalarımızı fark ediyoruz ve kendimize olan öfkemizi
ve hayal kırıklığımızı ona yöneltiyoruz.”
2017 yılında Fransa Açık’ta finalde
Jelena Ostapenko’ya karşı favori olarak çıktığı maçı üç sette kaybeder. Özellikle
Rumen taraftarları bu yenilgiyi çok zor karşılarlar. Sonraki üç ay Halep için mental
olarak zor geçer. File önü oyununu geliştirmek için çiftlerde oynar, Cahill sonraki
turnuvalarda set aralarında yanına gelmez, problem çözme becerisinin
gelişmesini ister. 2017 Ekim ayında Pekin’de Ostapenko ile bir kez daha
karşılaşır ve bu sefer kazanır. 26 yaşında ilk defa dünya bir numarası olur.
2018 yılında Avustralya Açık’ta
bu sefer Caroline Wozniacki karşısında finaldedir ve çıktığı üçüncü Grand Slam
finalini de kaybeder. O kadar zorlu ve çekişmeli bir maç olur ki, maç
sonrasında Halep ciddi dehidrasyon sonucu hastaneye kaldırılır. Rumen basını Halep’in
şansını boşa harcadığını, bir daha böyle bir fırsat bulamayabileceğini, daha
cesur oynaması gerektiğini yazar. Ancak Halep bu sefer yenilgiyi farklı
değerlendirir, elinden gelenin en iyisini yaptığını bildiğinden içi rahattır,
üzgündür ama pişman değildir.
Simona Halep, pek çok vatandaşının
kendisinin yaşadığı mental sıkıntıları yaşadığını, bunun kültürlerinden kaynaklı
olduğunu belirtiyor. “Bizler çok yetenekliyiz ama kendimize güvenimiz az. Kendimize
inanmıyoruz. Ben şanslıydım. Darren Avustralyalı ve bizden çok farklı biri. O beni
pozitif olmam konusunda çok zorladı. Çok değiştim.”
Halep’teki bu olumlu değişim,
2018 Roland Garros finalinde sonuca yansır. Amerika Açık şampiyonu Sloane Stephens
ile üç setlik çekişmeli bir maç oynar ve sonunda kazanır. Bu zaferle çocukluğundan
beri hayalini kurduğu Grand Slam şampiyonluğuna ulaşmıştır. Bu şampiyonluğu
ailesi ve takımıyla bir akşam yemeğinde kutlar, sonraki her gün mutlu uyanır. Yılın
geri kalanında, özellikle sezonun diğer Grand Slamlerinde istediği sonuçları alamadığında
bile kendini iyi hisseder. Çünkü tüm hayatı boyunca istediği ve kovaladığı şeyi
sonunda yakalamıştır. 2018’i de bir numara olarak kapatır.
Simona değişmiştir ve bu tüm
hayatına yansır. Artık üzerindeki Grand Slam kazanma baskısı ortadan
kalkmıştır, başarmıştır, hayal edip arzuladığı her şeye kavuşmuştur, çocukluğunda
olduğu gibi, keyifle tenis oynayacaktır. Hayattan daha çok zevk almak,
arkadaşlar edinmek, dışarı çıkmak, tenis dışında başka şeyler yapmak için
kendisine izin verir.
2019 yılında Darren Cahill
ailesine daha fazla zaman ayırmak istediği için bir yıl ara verirler. Simona,
daha önceden tanıyıp çalıştığı Daniel Dobre’yi Mart ayında takımına katar. Dobre,
11-12 yaşlarından beri tanıdığı Simona’yı söyle anlatır: “Eğer Simona’nın bir
hedefi varsa, buna ulaşmak için dağları bile yerinden oynatabilir. Yıllarca
beraber çalıştık bir kere bile antrenmana geç gelmedi. Kortta taktiksel açıdan
da oldukça iyi kararlar alabilen büyük bir yetenek. Negatif tarafı aslında
mükemmeliyetçiliğinden kaynaklanıyor. Cahill onun bu tarafını dönüştürmesinde
çok yardımcı oldu. Bir koç olarak oyuncunuz için doğru dili bulmalısınız ve bu
her oyuncunun olgunluk seviyesine göre değişen bir şeydir.”
“Simona, Grand Slam kazandıktan
sonra rahatlamıştı, başarılı olmak istiyordu ama artık üzerinde baskı
hissetmiyordu. Bu rahatlık oyununa da yansımıştı, iyi tenis oynuyordu.”
İşte bu anlayışla geldikleri 2019
Wimbledon’da baskıdan kurtulmuş ve oyundan zevk alan Simona “kortu
hissettiğini” söyler. İki hafta boyunca güzel maçlar çıkarır ve 10 yıldır
menajeri olan eski Roland Garros şampiyonu Rumen Virginia Ruzici, üçüncü
turdaki Victoria Azarenka galibiyetinden sonra Simona’nın bu kupayı alacağını
söyler ve öyle de olur.
Finalde fizik ve oyun açısından
üstün olduğu Serena Williams’ı iki sette yenerek şampiyon olur. Wimbledon
şampiyonluğu neredeyse bütün oyuncular için en büyük hayaldir ve Simona bu hayaline
de ulaşmıştır. Gheorghe Hagi ve Nadia Comăneci gibi Romanya’nın idol sporcuları
Grand Slam finallerinde onu yalnız bırakmazlar. Bu zafer sonrasında onu
ülkesinde 30 bin kişi karşılar. Ülkesinin en önemli ödüllerinden biri olan “Romanya
Yıldızı Nişanına” layık görülür.
Simona’nın kendi değerlendirmesi
ise şöyle: “Teniste bir numara olmak için elimden gelen her şeyi, her
fedakarlığı yaptım. Elbette ben, 10 hatta 20 Grand Slam kazanan oyuncular gibi
değilim. Ama Constanta gibi küçük bir yerden gelip zirveye çıkmak bir Rumen
oyuncu için ve kişisel olarak benim için çok büyük bir başarı!”
2020 sezonunda koç Darren Cahill
takıma geri döner. Simona, sezonun ilk Grand Slam’i Avustralya Açık’ta yarı
finalde iki sette Garbiñe Muguruza’ya kaybeder. Şubat ayında Dubai Açık’ı
kazanarak toplamda 20 kupaya ulaşır.
Eylül ayında 29 yaşını bitirecek
olan Simona Halep’in motive olmak için ise yeni hedefleri var: “Ülkemle Fed Cup’ta
daha başarılı olmak hatta bu kupayı kazanmak ve olimpiyatlarda Romanya’yı en
iyi şekilde temsil etmek istiyorum. Bir Grand Slam daha kazanmak ve yılı dünya
bir numarası olarak bitirmek de hedefim. Ancak artık kendime baskı yapmıyorum.
Teniste birkaç yılım daha var ve kendimi hem daha iyi bir insan olarak hem de
daha iyi bir oyuncu olarak geliştirmek istiyorum.”
“10 yıl içinde tenisin dışında üç
çocukla güzel bir ailem ve hayatım olsun istiyorum, tabii tenise her şeyimi
verdiğimi bilerek...”
Yorumlar
Yorum Gönder