AVUSTRALYA AÇIK 2017 KADINLAR FİNALİ

Kadınlar tenisi denince benim aklıma Williams kardeşler geliyor. Hem Venus hem Serena Williams o kadar önemli oyuncular ve tenisin çıtasını o kadar yükseğe taşıdılar ki, bence tenis tarihinde yerleri apayrı.

Bu yılki turnuvayı değerlendirirken çok genel olarak oyunculardan bahsetmek istiyorum. Geçen sene Anjelique Kerber (Alm), Serena Williams'dan dünya 1 numarasını aldığı zaman bunun kısa süreli bir durum olduğunu düşünmüştüm. Evet Alman raket formda, iyi de oynuyor ama 1 numaraya gelmek zor ama orda kalmak daha zor. Bu yıl turnuvaya çok erken veda etti ve Kerber 1 numarasını daha ilk aydan riske attı.

Sharapova zaten doping cezasından dolayı turnuva dışı, sanıyorum cezası bu yıl Nisan ayında bitiyor, o da yarışma dışı.

Domi Cibulkova, Simona Halep, Agnieska Radwanska, Karolina Pliskova gibi çok ünlü olmayan ama sağlam tenis oynayan, sıkı oyuncular da bu turnuvada finallere ulaşamadan elendiler.

Grand Slamler 2 hafta sürdüğü için içinden ilham veren hikayeler çıkabiliyor. Bu yıl da öyle oldu. Adını daha önce duymadığım bir oyuncu Mirjana Lucic Baroni yarı finale çıktı, hem de ilk Grand Slam yarı finalinden tam 16 yıl sonra. İşte bu tam da üstüne gidilecek bir hikaye. İnanılmaz bir kararlılık, azim, inanç ve çalışma hikayesi ama aynı zamanda biraz da acaba neler oldu da bir oyuncu bu kadar yıl oyundan bu kadar koptu diye düşündürtmüştü beni. Biraz araştırdım, öğrendim ki 16 yaşında ilk Grand Slam yarı finalini 1999 da Steffi Graf'a karşı yapan ve oldukça gelecek vaad eden genç oyuncu (1996 da Gençlerde Amerika Açık Şampiyonu olmuş, 1997 yılında da yine gençlerde Avustralya Açık şampiyonu olmuş) baba tacizinden annesi ve kardeşleriyle beraber Sırbistan'dan parasız pulsuz ABD'ye kaçmışlar. Bütün bu acı ve sıkıntı dolu yılların sonunda Mirjana Lucic Baroni kendine inanmaya devam edip , çalışmayı bırakmadığı için 2017 yılında bir yarı final gördü. Karşına Serena Willams gibi bir dev çıkmasa belki finalde bile olabilirdi.

Venus Williams 7 Grand Slam tekler şampiyonluğu bulunan yukarıda saydığım tüm oyunculardan daha iyi bir kariyere sahip büyük bir isim. Onun şanssızlığı kız kardeşinin efsanaler liginde yer alan Serena Williams oluşu. Serena o kadar baskın şekilde tenisi ve rakipleri domine etti ve 22 tane Grand Slam kazandı ki tek bir Grand Slam kazanmanın bile büyük başarı olduğu bir oyunda 7 tane Grand Slam kazanan Venus Williams bile gölgede kaldı. Şunun da tabi ki etkisi var, her iki kardeşin ciddi sağlık sorunları oldu, uzun zaman bununla uğraştılar. Ama ikisi de geri döndü. Serena çok daha büyük hızla form tuttu, güçlendi ve kazanmaya devam etti. Venus ise geriden geldi ama içindeki oynma isteği bitmediği ve tenisi de çok sevdiği için kaybetse de oynamaya devam ettti. Geçen seneyle beraber daha iyi sonuçlar almaya başlamıştı. Bu yılki turnuvayı çok iyi oynadı ve yarı finalde gayet formda olup Gabine Muguruza'yı çeyrek finalde çok rahat yenen Coco Wandeweghe'yi yendi.



Kadınlar finali bugün oynandı. Serena Williams o kadar güçlü ki, eğer konsantrasyonu da dağılmazsa bence şu an Kerber dahil onu yenecek oyuncu yok. Bu durum da çok uzun süredir böyle. İki kız kardeş finalini en son 2009 Wimbledon'da seyretmiştik. 36 ve 34 yaşında iki sporcunun bir Grand Slam finalinde karşılaşmasını kadın tenisi açısından inanılmaz önemli ve heyecan verici buluyorum. Kızkardeşler beraber büyüdükleri, çok yakın oldukları ve biribirleriyle sürekli oynadıkları için onların maçı çok tahmin edilebilir oluyor. Zaten birbirlerine karşı çok hırslı da davranmak istemiyorlar maç içinde. Bugunku final o açıdan heyecanlı değildi. 6-4,6-4 Serena Williams kazandı.


ESPN Tennis 


Serena Williams bugün kazandığı 23. Grand Slam şampiyonluğuyla Dünya 1 numarasına geri döndüğü gibi, Açık zamanda en çok Grand Slam kazanan kadın tenişçi oldu. 22 Grand Slam zaferini elinde bulunduran Steffi Graf'ı da geçti. Bir Grand Slam kazanan ve Dünya 1 numarası olan en yaşlı oyuncu olmayı da başardı. Sporda istikrar, istek, azim, çalışma ve süreklilik devam ettiğinde eğer ki çok ağır sakatlık da geçirmez iseniz başarı geliyor hatta işte Williams kardeşler gibi tarih de yazabiliyorsunuz. Ben her ikisini de çok seviyorum, onlarsız tenis çok eksik, çok yavaş ve çok yavan kalırdı.




Yorumlar

Popüler Yayınlar