Avustralya Açık'ta Sona Doğru / Heyecan, hayal kırıklığı, merak...

Herkese merhabalar,
Bu hafta Avustralya Açık ilk hafta genel değerlendirmesi, Thiem - Kyrgios 3.tur maçı, Kadınlar 1 numarası Ashleigh Barty'i yazdım, keyifli okumalar.

Kaynak Görsel: Avustralya Açık İnternet Sitesi


Turnuvada ilk hafta heyecanı

Pandemide olmasaydık sezonun bu ilk majör turnuvasının ilk hafta sonuçlarını farklı değerlendirirdim. Ancak normal zamanlardan geçmiyoruz ve tenis de uluslararası bir spor olduğu için pandemiden en çok etkilenen branşlardan biri.  Majörlerde oynamak ve ikinci haftaya kalabilmek her oyuncu için başlı başına önemli bir olay. Turnuvaya katılan tüm oyuncuların sıkı karantina önlemleri içinde kaldıklarını ve bunların arasından 72 oyuncunun iki hafta odalarından hiç çıkmadan karantinada kaldığını da hatırlayalım. Bu oyuncuların birçoğu ilk ve ikinci tur maçlarında elendi, bazıları sakatlık yaşadı. O yüzden bu turnuvada benim için hiçbir mağlubiyet sürpriz değil, bu yüzden kaybedenlerden daha çok kazananlara odaklanmayı tercih ediyorum.

Her Grand Slam’de kuralar ve özellikle ilk beş oyuncunun final yolları büyük heyecan yaratır; kim kiminle oynayacak?, şampiyonluk şansı var mı?, bu iki haftalık maratonda ne gibi sürprizler olabilir? diye konuşulur. Ancak gelin görün ki ilk haftanın bitimiyle elinizdeki listeye bakarsanız (özellikle kadınlar tarafında daha fazla sürpriz olur çünkü rekabet çok daha çetin) neredeyse favori isimlerin birçoğunu artık göremezsiniz. Bu sene de çok farklı olmadı. Geçen senenin şampiyonu Sofia Kenin (4), Bianca Andreescu (8), Karolina Pliskova (6), Elina Svitolina (5), Petra Kvitova (9), Belinda Bencic (11), Aryna Sabalenka (7), Garbine Muguruza (14),  Anjelique Kerber, Maria Sakkari, Ons Jabeur, Victoria Azarenka (12), Johanna Konta (13), Coco Gauff, Venus Williams ilk hafta elenen isimlerden bazılarıydı.

Erkekler tarafı da farklı değil. Turnuvanın ve 1 ve 2 numaraları Novak Djokovic ve Rafael Nadal hafif sakatlıklarla boğuşuyorlar, bu yüzden final yolunda bir kazaya uğrarlar mı? bu en büyük soru işareti. Geçen senenin finalisti Dominic Thiem (3), Diego Schwartzman (8), eski başarılarına dönmeye çalışan Stan Wawrinka, Roberto Bautista Agut (12), Fabio Fognini (16), Matteo Berretttini (9), Milos Raonic (14), Borna Coric, Gael Monfils (10), Kei Nishikori, Jannik Sinner, Marin Cilic, Denis Shapovalov (11) , Alex De Minaur ikinci haftaya kalamayan isimlerden.


Görsel Kaynağı: Avustralya Açık 

İzlediğim performanslara göre değerlendirirsem bana göre kadınlarda final için iki isim öne çıkıyor: Ashleigh Barty (1) ve Naomi Osaka (3). Şampiyonluk için ise Naomi Osaka biraz daha ağır basıyor.

Erkekler tarafında final için isimleri belirlerken Büyük 3’lü gerçeğini hatırlatmak istiyorum. 2006- 2020 tarihleri arasında oynanan dört büyük majörde (Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık) Büyük 3’lü toplamdaki 59 kupanın 50’sini almış. Araya girebilen isimler Andy Murray (3), Stan Wawrinka (3), Juan Martin Del Potro (1), Marin Cilic (1) ve Dominic Thiem (1).

Bu turnuva özelinde örneklersek, 2006-2020 yılları arasında bu turnuvayı Roger Federer ve Novak Djokovic toplamda 13 kez kazandılar. Araya birer kez 2009’da Rafael Nadal ve 2014’de Stan Wawrinka girdi. Dolayısıyla bir turnuvaya Büyük 3’lüden katılım olduğunda bu isimlerden ikisinin finalde karşılaşmaları doğal ve beklenen bir durumdur, aksi hali sürpriz olur. Bu yıl Roger Federer diz ameliyatı sonrası oyununda beklediği gelişmeyi görmediği ve karantina şartlarına ailesini getirmek istemediği için turnuvaya katılmadı. Rafael Nadal sırtındaki hafif bir sakatlık sebebiyle en iyi formunda değil, özellikle servis performansı bu durumdan etkilenebiliyor. Novak Djokovic ise Taylor Fritz ile yaptığı 3.tur maçında karın kaslarından bir sakatlık yaşadı ve durumunun detayları henüz bilinmiyor. Hal böyleyken şampiyonluk için yeni nesil oyunculardan Daniil Medvedev’in belki bir şansı olabilir. Kim bilir belki de bu sefer, o seferdir!

Turnuvada ikinci haftaya kalınca işlerin rengi biraz daha değişiyor çünkü bu son 16 oyuncu ve sonrasında çeyrek finaller demek. Bu da maçların mental ve fiziksel ağırlıklarının daha da artması anlamına geliyor. Grand Slamlerde erkekler için beş setlik maç yapma tecrübesi çok çok önemli. Kadınlar için iki seti alan oyuncunun maçı kazanıyor oluşu oyuncuya hata yapma lüksünü tanımıyor çünkü geri dönmek için çoğu zaman yeterli zaman kalmıyor. Bu şartlar hem odaklanma, hem mental yoğunluk hem de fiziksel olarak oyuncuları önemli testlere tabi tutuyor. Buna iyi bir örnek olarak geçen senenin şampiyonu Sofia Kenin’i verebilirim. Kenin, Kaia Kanepi’ye kaybettiği ikinci tur maçının ardından katıldığı basın toplantısında aslında sinirlerine/ duygularına hakim olamadığını, üzerindeki kazanma baskısı yüzünden eline geçen fırsatları değerlendiremediğini söyledi ve gözyaşlarına boğuldu.

Turnuvada ilk hafta belli sayıda seyirciyle maçlar yapıldı ancak Victoria hükümeti 13 Şubat itibarıyla beş günlük bir karantina kararı verdiği için maçlar da seyircisiz devam ediyor. Seyirci yokluğu oyuncuların motivasyonlarını muhakkak etkiliyor ancak oyuncular bu duruma geçen seneden alışkınlar. Karantina devam edecek mi henüz belli değil, en azından final maçlarında seyirci olmasını umuyorum.

Çeyrek Final maçları Salı ve Çarşamba günü oynanıp tamamlanacak. Bu bülten, çeyrek final maçları tamamlanmadan yayınlanacağı için sizlerle biten maçların sonuçlarını değil sadece eşleşmeleri paylaşıyorum sadece bir istisna yaparak. O istisna da 27 yaşındaki Rus Aslan Karatsev. Her Grand Slam’de muhakkak yeni bir yıldız çıkar ve bu turnuvanın şüphesiz en büyük hikayesi de Karatsev’e ait. Kariyerinde elemelerden gelip ilk defa bir Grand Slam’de ana tablo gören 114 numara Aslan Karatsev, 3. Turda Diego Schwartzman, 4. Turda Felix-Auger Aliassime ve çeyrek finalde turnuvanın eski yarı finalistlerinden Grigor Dimitrov’u (sırtında hafif bir sakatlığı vardı) geçti ve açık dönemde ilk Grand Slam’inde yarı finale çıkmayı başaran ilk erkek raket oldu. Ayrıca 2005’de Marat Safin’den bu yana Avustralya Açık’ta yarı finale kalan ilk Rus erkek raket oldu ve haftaya açıklanacak Atp sıralamasında da ilk 50’ye girmeyi garantiledi.

Çeyrek Final Eşleşmeleri Tek Kadınlar :

  •     Ashleigh Barty – Karolina Muchova
  • ·       Naomi Osaka – Su-Wei Hsieh
  • ·       Simona Halep – Serena Williams
  • ·       Jennifer Brady – Jessica Pegula

Çeyrek Final Eşleşmeleri Tek Erkekler:

  • ·       Novak Djokovic – Alex Zverev
  • ·       Rafael Nadal – Stefanos Tsitsipas
  • ·       Daniil Medvedev – Andrey Rublev
  • ·       Grigor Dimitrov - Aslan Karatsev

Merkez Kort

Dominic Thiem (3) - Nick Kyrgios 3.tur maçı

Bu karşılaşmayı özellikle seçtim; kişilik olarak birbirine taban tabana zıt, çok yetenekli ve hemen hemen aynı yaşlardaki bu iki oyuncuyu bu maç özelinde anlatmak istiyorum.

Dominic Thiem turnuvanın üç numaralı seri başı, Avusturyalı, 27 yaşında, tenis camiasının en zarif, en centilmen oyuncularından biri. Kariyerinin başında topraktaki başarıları sebebiyle kendisine “Toprağın Prensi” denilen, toplamda biri Grand Slam (GS) olmak üzere 17 şampiyonluğu bulunan (10 toprak kort, 6 sert kort, 1 çim) tek el backhandiyle oyunu zevkli, elit, disiplinli, çalışkan bir oyuncu. 2020’de kazandığı Amerika Açık dışında, kaybettiği üç tane de GS finali var. Bunlardan ikisi Rafael Nadal’a Roland Garros’da, diğeri de geçen sene burada Novak Djokovic’e karşı.

Nick Kyrgios, 25 yaşında, Avustralyalı, Atp sıralamasında 47 numarada, hepsi sert zeminde olan toplamda altı kupası var. Bana göre teniste görüp görebileceğiniz en yetenekli, en zeki oyunculardan biri. Ancak kendi açıklamalarına göre tenisi sevmiyor, 14 yaşında ailesinin isteğine göre basketbol ve tenis arasında bir tercih yapan ve bu tercihten sonrasında pişman olan bir oyuncu. Bence bu durum onu sürekli bir karmaşa ve kaos içinde tutuyor ve kariyerinde başarabileceklerinin önünü kesen de büyük ölçüde bu durum. Oyuncularla ya da hakemlerle polemiklere çokça giren ve onlara karşı agresif hatta saygısızca olarak tanımlanabilecek birçok davranışı ve açıklaması var. Onun maçlarında kortta her an bir olay patlak verebilir. Uzun süredir bir koçla çalışmıyor, antrenman disiplini ciddi eleştiri alıyor. Geçen sene Şubat ayında oynadığı Acapulco’dan beri maç yapmadı, pandemide ülkesinden çıkmadı.

Şimdi gelelim bu ikilinin maçına. Dominic Thiem geçen sene bu turnuvada final oynamış ve buraya da Amerika Açık’ı kazanarak gelmiş bir oyuncu olduğu için maçın favorisi olması beklenen bir durumdu. Performansı daha çok merak edilen ise bir yıldır hiç maç oynamamış Nick Kyrgios’tu. İkinci tur maçında Fransız Ugo Humbert ile beş setlik bir maç oynayıp tabiri caizse Humbert’in elinden -seyircinin de büyük desteğiyle- maçı çekip alan Kyrgios acaba Thiem karşısında nasıl oynacaktı? Hepimizin aklındaki soru buydu.

Daha birinci oyunda kortta Nick Kyrgios lehine büyük bir alkış, çığlık, tezahürat vardı ve Dominic Thiem bana göre ortamın şokuyla ilk oyunu kaybedince Nick Kyrgios kendi servislerine iyi tutundu ve ilk seti 6-4 ile hanesine yazdırdı. Kaliteli, keyifli, izlemesi zevkli, heyecanı yüksek, her an ya bir tweener ya bir kol altı servis ya da yan çizgiye paralel bir tek el backhand beklediğiniz, oyuncuların yetenekleri ve kapasitesi sebebiyle beklentinin çok yüksek olduğu aslında 3.tura değil de daha çok çeyrek finale yakışan bir maçtı. Nick Kyrgios’un maçlarında seyirciyle konuşması, hakemle tartışması, raket fırlatması, raket kırması alışılmadık şeyler değildir, bu maçta da vardı bunlardan. Kyrgios, neredeyse 1.setin kopyası olan 2.seti de 6-4 ile aldığında seyirci coşup çıldırdı desek abartmış olmayız, korttaki atmosfer inanılmazdı. Thiem için artık tehlike çanları çalıyordu ve Kyrgios’un oyununa karşı bir çare bulmalıydı. Maçta zaman ilerledikçe kondisyonun önemi de artmaya başladı. Dominic Thiem’in ilk servis yüzdesi (%46 - % 75 ) ciddi anlamda artmaya başlayınca Thiem 3.sette 3-0’ı yakaladı ve ardından seti 6-3 ile alarak derin bir nefes aldı ancak maç hala tehlikedeydi. Kyrgios, kendi seyircisi önünde John Cain Arena’da Thiem ile başa baş giden 4.sette riskli bir tweener denedi, bu vuruş servisini kaybetmesine neden oldu. Ardından aldığı puan cezasıyla Thiem servisini korudu ve final setine gidildi.

Görsel Kaynağı: Avustralya Açık


Final setleri hem fiziksel hem mental gücün çok daha önem kazandığı setler oluyor. Dominic Thiem iki set geriden gelip artık maça ortak olduğunda yüzünde ve vücut dilinde güven ve sakinlik vardı. Rallileri istediği gibi yönlendirdi, final setinde işleri yoluna koydu ve 3 saat 21 dakika sonunda Nick Kyrgios’u 4-6, 4-6, 6-3, 6-4, 6-4 ile geçti. Yakın bir maç oldu, kritik anlardaki vuruş tercihleri ve ele geThiem 57 winner/ 28 basit hata ve toplamda 147 puan alırken; Kyrgios 52 winner / 47 basit hata ve 138 puanla maçı tamamladı.

Thiem maç sonu yapılan kort röportajında Amerika Açık finalinde setlerde 2-0 geriden gelip maçı kazanması hatırlatılınca “artık hiçbir şeyin imkansız olmadığını” düşündüğünü söyledi.  Geçen sene kendi deyimiyle kariyerinin en büyük hayaline Amerika Açık’ta ulaşan Thiem, kariyerinin bundan sonrasında maçları daha az baskıyla, daha özgür ve rahat oynayacağını ifade etmişti. Gerçekten de dediğini yaptı, seyircinin çok yoğun şekilde rakibini desteklediği ve iki set geride olduğu bir maçta stresle çok daha iyi başa çıkarak maçta gerekli taktiksel değişikliği yapabildi, odağını bozmadan bu önemli ve zor problemi çözdü.

Nick Kyrgios ise bu performansıyla son bir yılda evde oturan bir oyuncu olarak (genel olarak kort içi tavırlarını sevmesem de) çok büyük bir yetenek olduğunu bir kez daha gösterdi.


Portre:

Kadınlar Dünya 1 numarası Ashleigh Barty

Kadınlarda dünyanın 1 numarası 24 yaşındaki Avustralyalı Ashleigh Barty tenis izleyicisinin çok sevdiği bir oyuncu. Ashleigh(Ash) Barty sadece çok yetenekli oluşu ve kort içi pozitif tavırları dolayısıyla değil, aynı zamanda ayakları yere sağlam basan, mütevazı ve arkadaş canlısı olmasıyla da sevilen bir oyuncu.

Ash Barty, pandeminin başlamasıyla birlikte 2020’de hiçbir turnuvaya katılmadı ve son bir seneyi ailesi, arkadaşları ve köpekleriyle geçirdi. Bu sürede golf oynamaya başladı, profesyonel turnuvalara katılıp dereceye girdi. Bu durum ben dahil çoğu kişiyi şaşırtmadı çünkü Ash Barty tabiri caizse spor yapmak için yaratılmış özel yetenekli oyunculardan biri. Çocukluğunda keşfedilen mükemmel el-göz koordinasyonu ve odaklanma konusunda üstün becerileri onu hangi spor dalında olursa olsun rakipleri arasında öne çıkaran önemli özelliklerinden.

 Ash Barty, bu yıl Avustralya Açık öncesi takvime eklenen “Melbourne Summer Series” içinde yer alan Wta 500 turnuvası Yarra Valley Classic ile kortlara döndü ve finalde Garbine Muguruza’yı yenerek şampiyon oldu.

Dünya 1 numarası Ash Barty, her daim mütevazı, ayakları yere basan, ailesine/arkadaşlarına/köpeklerine düşkün, turun en sevilen, en istikrarlı oyuncuların biri ve verdiği demeçlerle bunu çok iyi yansıtıyor. Tenise olan bakış açısı, hedefleri ve takımıyla ilgili açıklaması şöyle: “Her zaman kendimi hem insan hem oyuncu olarak daha iyi olmaya zorluyorum. Yapabileceğimin en iyisine ulaşmak konusunda içimde büyük bir istek var. İlgi ve şöhreti kabul edip, hayatıma devam etmeyi öğrendim. İşimi en doğru tavırla yapmaya çalışıyorum, herkesi memnun etmenin imkânsız olduğunu da biliyorum. İnandığınız şeye güvenmelisiniz. Ben takımıma inanıyorum, etrafımda muhteşem insanlar var ve her gün birlikte olmaktan mutluyuz ve her gün elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.”

Oyununa biraz bakacak olursak; 1,66’lık boyuna rağmen servisleri oldukça etkili olan Ash, pek çok vuruşu ustalıkla yapabilen, etkili açılar bulabilen, kort geometrisinden anlayan, sağlam backhand ve forehandleri olan, slice ve drop shotları çok iyi kullanan, sorun çözme becerisi, oyun zekâsı, mental dayanıklılığı ve kort içi pozitif tavırlarıyla komple bir oyuncu. Şu ana kadar Avustralya Açık’taki performansıyla sanki tenise hiç ara vermemiş gibi maçlar çıkaran Ash Barty bu turnuvanın da şampiyonluk için en önemli adaylarından biri. Barty, çeyrek finalde varyasyonlu oyunuyla kaliteli ve tehlikeli bir oyuncu olan Çek Karolina Muchova ile karşılaşacak.

Ash Barty kadınlar tenisinin zirvesine nasıl çıktı? derseniz cevabı aslında tenisi bırakmasıyla başlıyor! Nasıl mı? Gelin en başa gidelim.

1976 yılında efsane tenisçi Evonne Goolagong Cawley’den sonra dünya 1 numarası olmayı başaran ikinci Avustralyalı kadın olan Ash Barty, Avustralya yerlisi (Ngarigo kabilesi) bir baba ve İngiliz göçmeni bir ailenin üç çocuğundan biri olarak 24 Nisan 1996’da Ipswich, Queensland’de doğdu.


Görsel Kaynağı: Avustralya Açık


Ash, tenise evlerinin garajında bulduğu squash raketiyle oynayarak başlar. Dört yaşındayken babası Robert Barty, onu West Brisbane Tenis Merkezine götürür. Daha sonra uzun yıllar koçu olacak olan Jim Joyce, babasına sekiz yaşından önce akademiye öğrenci kabul etmediklerini söyler ancak küçük Ashleigh’nin ona atılan her topa vurabilmesi üzerine aileye “haftaya gelin” diyerek tenis yolculuğunu başlatmış olur.

Ash’i 15 yaşına kadar çalıştıran, onun kort kişiliğini büyük ölçüde inşa eden, minyon yapısı sebebiyle oyununa varyasyon ve yaratıcılık katmayı öğreten Jim Joyce’un dört kriteri vardır; iyi bir insan olmak, yaptığın işten keyif almak, hem kendine hem karşındakine saygıyla davranmak ve iyi tenis oynamak.

Ash dokuz yaşındayken, 15 yaşındaki çocuklarla oynayıp, onları yenmeye başlamıştır. 2010 yılında 14 yaşında Ipswich’deki bir ITF turnuvasıyla profesyonel olur. Ash sadece teklerde değil çiftlerde de başarılı bir oyuncudur. Bu dönemde koçu Jason Stoltenberg’dir, Junior kariyeri çoğunlukla Avrupa’daki turnuvalarda oynayarak geçer. 2011’de 15 yaşında iken Wimbledon’da Junior şampiyonu olur. 2013 yılında WTA’de Casey Dellacqua ile üç Grand Slam finaline çıkarlar. Avrupa turunun çok uzun sürmesi ve bu süre boyunca ailesinden uzak kalması, yıldızı parladıkça artan medya ilgisi ve bunun getirdiği baskı, Melbourne’a taşınması gibi etkenler Ash’in depresyona girmesine sebep olur. Bir müddet bu duygularla başa çıkmaya çalışır ama başaramaz, mutsuzdur. 

2014 Amerika Açık sonrası tenise ara verdiğini açıklar. Potansiyeli yüksek, geleceği parlak ve kariyerinde yükselişe geçmesi beklenen 18 yaşındaki genç bir oyuncunun tenise ara vermesi şaşkınlıkla karşılanır ancak ailesi onu anlayacaktır. 17 yaşında bir yılın sadece 27 gününü evinde geçiren Ash, turnuvalarda ailesini özlemiş, ağlayarak evini aramış, kendini yalnız hissetmiştir. Baba Robert Barty, “Ash’in zorlandığını biliyorduk ama spot ışıklarından ve ilgiden bu derece rahatsız olduğunu fark etmemiştik. Her zaman kızımızın yanında olduk, onun mutluluğu her şeyden önemli.” diye anlatır o dönemi. Kendisi için bir idol ve mentor olan Goolagong’dan destek görmesi içini rahatlatır. Bu sürede kendi deyimiyle “normal” bir hayat yaşar, tenis dışında başka şeylerle ilgilenir, aile ve arkadaşlarına zaman ayırır, profesyonel düzeyde kriket oynar hatta takımdaki en skorer oyuncu olur ve 18 ay sonra 2016 yılının Şubat ayında yeni koçu Craig Tyzzer ile tenise geri döner.

İlk iki ay ritim bulmak için sadece çiftlerde oynar. Mayıs ayında teklere dönüşünü ITF’in 50Bin$ turnuvasıyla yapar, sonraki haftada WTA turuna geçer. Sezonu Taipei Challenger’a katılarak bitirir.

 2017 yılına teklerde ve çiftlerde ilk 250’nin dışında başlar ancak sonrasında ciddi bir ivme yakalar. Kuala Lumpur’da ilk WTA kupasını kazanması onu ilk 100’e taşır. Eylül ayında Premier 5 turnuvası olan Wuhan’da ilk 10’daki üç oyuncuyu yenerek (Konta, Pliskova, Ostapenko) finale çıkar ancak Fransız Caroline Garcia’ya kaybeder. Bu final onu WTA Elite Trophy’e taşır, sezonu 17. sırada bitirir. Çiftlerde de durum iyiye gitmektedir, Dellacqua ile Fransa Açık finaline kalarak Grand Slamlerin dördünde de final gören ilk Avustralyalı takım olurlar.

2018’de teklerde iki kupası, çiftlerde dört kupası vardır ve bunlardan biri Coco Wandeweghe ile çiftlerde kazandıkları Amerika Açık şampiyonluğudur.

2019 yılında Ash Barty’nin önemli bir hayali gerçek olur, önce Indian Wells’te final oynar akabinde Miami Açık’ı kazanarak ilk 10’a girer. Aslında favori zemini olmayan ve “nasıl oynamam gerektiğini çözmeye çalışıyorum” diye anlattığı 2019 Roland Garros’da toplamda sadece iki set kaybeden Ash Barty, finalde genç Çek raket Marketa Vondrousova’yı harika bir oyunla iki sette geçerek Grand Slam şampiyonu olur. 1973 yılında Margaret Court’tan sonra bu kupayı kazanan ilk Avustralyalı oyuncu olarak tarihe geçer. Bu şampiyonluk karşısındaki şaşkınlığını “Fransa Açık’ı kazanacağımı hayal bile etmemiştim” diye açıklar. Bu başarı onu sıralamada iki numaraya yükseltir. Sonrasında çimde Birmingham Classic’i kazanır ve 2019 Haziran ayında dünya 1 (bir) numarası olur. Bu önemli anı ve başarıyı mentorü ve idolü olan, ona her zaman destek veren Evonne Goolagong Cawley ile de paylaşır. Goolagong Cawley için “O sadece teniste başardıklarıyla değil, Avustralya yerlileri için yaptığı çalışmalar nedeniyle de inanılmaz bir insan ve ilham kaynağı. Nari (Nyagari ) olmaktan gurur duyan bir kadın olarak onunla paylaştığımız bu ortak mirastan ve onun ayak izlerini takip etmekten gurur duyuyorum” diyen Ash Barty, aynı zamanda Avustralya’nın Yerli Tenis Elçisidir.

2019 yılında WTA Finalini kazanarak bir turnuvadaki (kadın/erkek) en yüksek miktarda para ödülünü (4,2 milyon dolar) kazanan oyuncu olur. Aynı yıl WTA’de “Yılın Oyuncusu” seçilen ilk Avustralyalı olur.

24 yaşındaki Ash Barty, genç yaşına rağmen olgun bir kişiliğe sahip. Tenise ara verdiği 18 ay boyunca kendi içine dönmesi ve hayatta yapmak istediği şeyleri baskı olmadan keşfetmeye yönelmesi, kendi deyimiyle de “tenise dönebilmek için gereken motivasyon ve tutkuyu yeniden bulması” zirveye giden yolun önemli aşamalarından biri. Bu süreçle ilgili olarak açıklaması da şöyle: “Kariyerimde yaptıklarım benim için işe yaradı ancak kimseye tavsiye veremem. Çünkü herkesin yolu farklıdır ve hedeflerinize ulaşmanız için sadece tek bir yol yoktur. Mutlu olduğunuz ve yaptığınız işten keyif aldığınız sürece en önemli şey budur.”

Ash Barty kendisini iyi tanıyan ve mutlu olduğu “işi” yapan bir oyuncu olarak bana göre önümüzdeki 10 yıl içinde kadınlar tenisinde ağırlığını koruyacak çok önemli bir raket. Ash Barty kendi seyircisi önünde, evinde olmaktan ve oynamaktan çok mutlu olduğunu söylüyor. 1978’den beri Avustralya Açık’ı Avustralyalı bir kadın tenisçi kazanmadı. O yüzden seyirci de büyük bir coşkuyla (#BartyParty!) Barty’i destekliyor. Ash Barty’nin Cumartesi günü oynanacak kadınlar finalinde yerinin hazır olduğunu düşünüyorum ama tenis söz konusu olduğunda kesin olan tek şey, hiçbir şeyin kesin olmadığıdır! 



Yorumlar

Popüler Yayınlar