Tenisi sevmek tenisçileri sevmekle başlar: Andre Agassi
Bugün sizlere çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir başka tenişçiden bahsetmek istiyorum. Uzun yıllardır tenisi çok sıkı takip eden biri olarak, oyunun kendisinin çok zevkli olmasının yanısıra tenişçileri sevmenin de tenisi sevmekle çok yakından ilgili olduğunu düşünüyorum. Teniste takım oyunundan farklı olarak, her oyuncu tüm benliğiyle gözünüzün önünde, tamamıyla kişiliğini maç içinde sergileyebiliyor. Maçtaki hali sizi kendisinden soğutabiliyor da , sevdirebiliyor da. Çok bireysel bir dal, o yüzden de oyuncuyla ilgili verileri de çok özel oluyor. Bir spor dalını sevmek bence o dalın sporcusunu sevmekle çok alakalı. Bana tenisi sevdiren önemli sporcuların başında Andre Agassi de gelir. Andre Agassi, Amerika'nın harika çocuklarından birisiydi. 4 Grand Slam'in hepsini kazanmış toplamda 8 Grand Slam şampiyonluğu bulunan tenis dünyası için çok önemli bir isim. 17 Master Series şampiyonluğu var, 3 Davis Kupası madalyası, Olimpiyat altın madalyasıyla tenisin zirvesindeki isimlerden bir tanesi. Pete Sampras ile yaptığı maçlar bugünün Djokovic- Nadal karşılaşmalarına eşdeğerdi. O dönem için çok yüksek kalitede tenis oynarlardı. Hala da tabiki oyunları çok kaliteli ama oyuncularla beraber tenis de gelişiyor. Andre Agassi'de benim diğer tüm şampiyonlarda sevdiğim olgun tavır fazlasıyla mevcuttu. Maç içinde agresif hareketler yapan, deyim yerindeyse çirkinleşen, kendini kaybeden oyuncuları sevmiyorum. Her daim hakemle oynayan, bunun üstünden prim yapıp ortamı da rakibi de geren, kriz halindeki oyunculardan zevk almıyorum. Artık günümüzde kurallar da oyuncuların bu tarz hareketlerine geçit vermiyor zaten. Joe McEnroe bu kavgacı kişiliğiyle bu kuralların oluşmasına sebep vermiş oyunculardan en önemlisi sanıyorum.
Bu açıdan bakarsak Agassi kariyerinin başlangıcında da devamında da hep olgun ve kontrollüydü. Çok iyi bir tenişçiydi zaten ona hiç şüphe yok. 1995 yılında Dünya 1 numarası olmuştu, ilk Grand Slam'ini 1992 yılında Wimbledon'da Goran Ivanisevic'i yenerek kazanmıştı. Andre Agassi ile ilgili hatırladığım önemli ayrıntılardan bir tanesi 1997 yılında sakatlıklardan dolayı 141. sıraya kadar gerilemesidir. Dünya 1 numarası olmuşsunuz, yaşınız ilerlemiş ve siz dünya sıralamasında 141'leri görmüşsünüz. Buradan tekrar iyi bir form yakalamak kolay değil. Ama Agassi bunu başardı ve ben buna tanık olan şanslı izleyicilerden biriyim. 1999 senesinde hem US Open'da hem de Roland Garros'da şampiyon oldu. Bu çıkışını da ilerki yıllarda devam ettirdi. 2000-2001-2003 yıllarında Avustralya Açık'ı kazandı. Keyifle izlediğim, hem oyununu hem tavrını sevdiğim, kazandığında da kaybettiğinde de hep bir sadelik ve tevazu içinde olan bir oyuncuydu.
Şimdi de oyuncuların bazılarını seviyorum bazıları sevmiyorum. Mesela Fransız Marion Bartoli dünya sıralamasında ilk 10 da, iyi de tenis oynuyor. Ama ben maç içindeki hareketleri olsun, mimikleri olsun,puan kazandığındaki- kaybettiğindeki hallerini, maçlarla ilgili açıklamalarını o kadar sevmiyorum ki, onun maçlarını izleyemiyorum. Sporu da sevdiren oyuncudur aslında. Andre Agassi tenis seven herkesin zihninde sevgiyle anılan bir isim.
1994 yılında 24 yaşındayken Nevada, Las Vegas'ta çocuklara eğitim için "Andre Agassi Foundation for Education" kurumunu kurdu. 2006'da emekli olduktan sonra da bu kurumun üzerinde yoğunlaştı. Özellikle ihtiyacı olan çocuklara hayallerini gerçekleştirmek için fırsat veriliyor bu okullarda. Şimdi bir sporcuyu sevmek işte böyle komplike bir durum. Sadece iyi oynuyor, topa iyi vuruyor, servisleri hızlı diye bir oyuncuyu sevemezsiniz; karakteri, seçimleri, hayattaki duruşu çok önemli. O açıdan Agassi benim çok saygı duyduğum, çok sevdiğim bir sporcu. 2009 yılında otobiyografisinde tenise babasının zoruyla başladığını, tenisi sevmediğini ve hayatında bir dönem çok ağır uyuşturucular kullandığını itiraf etmişti. Büyük bir cesaretle geçmişiyle ve kızgınlıklarıyla da barıştı. Bu bile ona olan sevgiyi saygıyı hiç eksiltmedi, eksiltemezdi de zaten. Kendisi benim için hem çok iyi bir tenisçi hem de çok iyi bir insan. Hayatını 2001 yılında bir başka tenis efsanesi Steffi Graf'la birleştirdi. İkisi birlikte çocuklara eğitim vermek üzere çalışamalarını devam ettiriyorlar. Tenisle ilgili pekçok hayalim var. Onlardan biri de birgün Nevada'daki bu okulu ziyaret edip Agassi ve Graf'la tanışmak, onlarla tenisi ve yaptıkları çalışmaları konuşmak. Bu yazımla Andre Agassi'yi gözünüzde biraz olsun canlandırabildiysem ne mutlu bana..
O dönemler hiç tenis izlemezdim ama Agasiyi bilirdim. Sanırım bu anlattığın böyle birşey...
YanıtlaSilHer yönü ile şampiyon, karakter oyunculuk hepsi birleşmiş ve benim gibi birçok tenis izlemeyene dahi tanıtmış kendini...