Wimbledon başladı!

Roland Garros, Rafael Nadal'ın 12. şampiyonluğuyla bittiğinde başardığı şeyin üzerimde yarattığı etkisi büyüktü. Başarılan şey çok büyük olduğunda onu anlatmaya çalışmak küçük kalacaktı, anlatamayacağımı hissettim.  O yüzden ne blogumda bir şey yazabildim ne de video çektim. Bir Grand Slami 12 defa kazanmak sadece iyi tenis oynamakla açıklanamayacak kadar derin, karmaşık ve bir de o kadar da basit bir anlayış ve kavrayışla gerçekleşebilir bana göre. Bu sporcunun zihnini eğittiğinin, an'da kalabildiğinin, zihniyle - kendisi arasındaki farkı kavradığının ve ilhamla hareket ettiğinin göstergesi. Bu hislerle doldum, taştım ve açıkçası tarihe tanıklık ettiğime sevinerek, gözlerim dolarak, hiç oynamadığım bir sporu nasıl bu kadar sevdiğimi anlamlandırmaya çalışarak ve 2 haftalık süreçte sadece oyuncuları dikkatle izleyerek bile çok yorulduğumu fark ederek Wimbledon'a kadar geldim.

Çimde oynanan bir Masters turnuvası yok, çim sezonunun uzunluğu görece daha kısa. Çim deyince Wimbledon'ı 8 defa kazanmış Roger Federer akla geliyor. Federer hemen Wimbledon öncesinde Halle'de kendi kariyeri açısından bir ilke imza attı ve o da bir turnuvayı çift hanelerde kazanmayı başardı. Yeni adıyla Noventi Açık'ta 10. kez kupayı kazandı. Onun da tenis tarihinde yarattığı ilham bambaşka bir düzeyde.

Wimbledon dün başladı ve başlar başlamaz her Grand Slamde olduğu gibi önemli isimler elenmeye başladı. Bu büyük şampiyonaların mantığı, havası, koşulları bambaşka. Dünün ilk elenenlerinden Naomi Osaka ile başlayalım. Daha 10 gün öncesinde yenildiği Yulia Putintseva'ya burada ilk turda bir daha yenilmesi sürpriz değil ama bir hayal kırıklığı. Neden derseniz herkes biliyor ki Osaka sert zemin oyuncusu ve çimde kendi ifadeleriyle 16-17 yaşından sonra oynamaya başlamış. Dolayısıyla aynı toprakta olduğu gibi çimde de uzmanlaşması zaman alır, bunda hem fikirim. Ama uzmanlaşmak ile 1. turda elenmek arasında bir zihinsel telaş var diye düşünüyorum. Çünkü en nihayetinde zemin değişikliği oyun stilinde, topun hızında, ivmesinde, topun yükseldiği- alçaldığı noktalarda , kaymada, koşmada fark yaratsa da 2 GS sahibi bir oyuncunun en azından 4. turu görebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Osaka Avustralya Açık şampiyonluğundan hemen 2 hafta sonra koçu Sascha Bajin ile yollarını ayırdığını açıkladığında çok şaşırmış ve bunun ona en az 6 ay kaybettireceğini videolarımda anlatmıştım. Çünkü tenis hiç bir zaman sadece tenis değil, olayın büyük kısmı zihinde geçiyor. Ve siz orayı sağlam tutamazsanız sonuçlar hiç bir zaman şaşırtıcı değil. Örnekler çok: 1. Alex Zverev dün yine  GS'lerdeki istikrarını koruyarak 1. turda Jiri Vesely'e elendi. Öğrendik ki eski menajeriyle sorunları var ve kafasını toplayamıyor. 
2. Grigor Dimitrov. Maç kazanmak üzereyken 3. sette tiebreak'i kaybedince zihinsel-duygusal bir türbülansa girip oradan çıkamayan ve Moutet'e yenilen bir zamanların baby Federer'i.
3. Benim kesin çeyrek görür dediğim ama 1.turda 1.70'lik Thomas Fabbiano'ya 5 sette yenilen Stefanos Tsitsipas. Maç sonu basın toplantısında Tsitsipas:  "Bir gün önceki antremanda kendimden - oyunumdan memnun değildim, kendimi rahat hissetmiyordum. Bugünkü maçta değişir mi diye meraktaydım ama değişmedi dedi. Ayrıca," servis returnlerimden, ayak çalışmamdan ve kortta pozisyon alışımdan memnun değilim, kortta kendimi kayıp hissettim" şeklinde bir açıklama yaptı. 

İlk turda kadınlarda Osaka'nın yanısıra elenen diğer önemli isimlerden bazıları şöyle: Aryna Sabalenka, Marketa Vondrousova, Caroline Garcia, Daria Kasatkina, Jelena Ostapenko . Erkeklerde ise Zverev, Tsitsipas, Dimitrov'a ek olarak ilk turda elenmesi beklenmeyen Gael Monfils'i sayabiliriz. Bugün ilk tur maçlarına devam edilecek. 3 büyük yoluna çeyrek final hatta yarı final zamanına kadar tam gaz devam eder diye düşünüyorum. Kadın tarafı çok rekabet içinde, o yüzden her zaman yeni bir şampiyon çıkması ihtimali var ama erkekler için aynı şey söz konusu değil. Federer yarı finalde kaybeder, Djokovic- Nadal finali olur kısmı artık kimseyi heyecanlandırmıyordur sanıyorum. Erkek tenisi içinden istikrarla bu 3 ismi zorlayıp geçecek oyuncuların artık öne çıkma vaktidir. Stan Wawrinka gibi tecrübeli ve 3 GS şampiyonluğu olan bir isim burada kazansa mesela en azından zihinlerde bir ferahlama olur diye düşünüyorum.

Grand Slamlerin sevdiğim yanı 2 haftalık bir maraton olmaları. Yol uzun ve tehlikelerle dolu oyuncular için, daha çok elenen olacak. Kim gider kim kalır hep beraber izleyeceğiz. Önemli olan tarihi anlar var. Dün gece onlardan biri yaşandı. 15 yaşındaki Cori "Coco" Gauff idolüm dediği 39 yaşındaki 5 kez Wimbledon şampiyonu Venus Williams'i dün 2 sette 6-4 , 6-4 ile yenerek muazzam bir iş başardı. Bir tweet okudum ve çok hak verdim. "Bu genç siyahi tenisçi iki efsanenin omuzları üstünde yükseldi" demiş bir tenis sever. Çok haklı buldum. Serena ve Venus Williams'ın kadın tenisinde ve tüm tenis tarihinde başardıkları, yaşadıkları engellemeler, verdikleri mücadeleler ve açtıkları yol o kadar kıymetli ve önemli ki kendilerini izleyerek büyüyen Coco Gauff'un filede Venus Williams'a dediği gibi: " Size yaptığınız her şey için çok teşekkür ederim. Eğer siz olmasaydınız, ben de bugün burada olmazdım."

Coco Gauff

Tenis çok güzel bir spor. Bireysel olduğu için karbon kağıdı gibi izleyebiliyoruz hayatları, karakterleri ve hikayeleri. Ne güzel bir hikayenin doğuşu Coco Gauff. 15 yaşında akıl almaz bir sakinlikte, olgun bir oyunla , içindeki fırtınayı sessize alıp dün bir kapı açtı kendisine. Yolu açık olsun ve her genç sporcuya ilham olsun.



*Photo is taken from Offical Wimbledon site.

Yorumlar

Popüler Yayınlar